24.08.2022
Game of Thrones Bölüm Değerlendirmesi
Anıl Can Sedef
“Kuzeye gitmek istiyorsanız güneye yolculuk etmeli, batıya varmak için doğuya gitmelisiniz. İlerlemek için geriye dönmeli, ışığa dokunmak için gölgelerin altından geçmelisiniz.”
Bu esrarengiz sözlerin sahibi tabii ki ben değilim. Kehanet, A Song of Ice and Fire serisindeki birçok kahinden biri olan Quaithe’e ait. Yönlendirdiği kişi de Daenerys Targaryen‘den başkası değil.
Dany geçen sezonun sonundan beri “geri dönüyordu.” Yani bütün seyircilerin isteklerinin aksine, Westeros yerine daha doğuya, Essos’un derinliklerine doğru yol alıyordu. Hikayenin başından bu yana işgal için batıya, en batıya gideceğini iddia eden bir karakter için garip bir yolculuk ama sonunda çok önemli bir yere vardı: Dany an itibariyle hikayenin geçtiği tüm haritadaki en büyük ordunun sahibi. Üç ejderhası, Lekesizler’i, paralı askerleri yetmiyormuş gibi şimdi de sürüyle, gerçek anlamda sürüyle Dothraki süvarileri var. Yalnız hala küçük bir de sorun var: Ejdarhaların Annesi’nin bu devasa orduyu koyacak bir tane bile gemisi yok. Bol bol gemisi olan kim vardı yahu bu dizide?
Quathie kehanetlerinin ilk kısmında haklı çıktı, Dany bir türlü ilerleyemediği gibi hep geri gitti. Bakalım doğuya yaptığı bu uzun yolculuk onu nihayet batıya götürecek yolları açacak mı?
Jon Snow öldü, ölümden döndü, yeminini bozdu. Şimdi onun önünde yeni yollar gözükmekte: Winterfell Piçi hayata darmadağın dönmüşken karların arasından çıkıp gelen kardeşi Sansa onu kendine getirdi. Küçük kardeşi Rickon’un tutsak düştüğü haberi de kendini ısıtmaktan çok daha büyük sorumlulukları olduğunu hatırlattı. Dizinin çekimlerini yakından takip edenler bu sezonun en devasa olayının setteki kod adıyla Jon’u ilgilendirdiğini fısıldamıştı zaten: Ramsay Bolton’ın cüretkar mektubuyla Bastardbowl için masa resmen kuruldu. Çiçeği burnunda Lord Bolton, Jon’u Winterfell’i “gelip görmeye” davet etti. Görev adamı Jon’a artık zafer için gerekli orduyu bulmak ve bu cümleyi uygun şekilde tamamlamak düşüyor: “Geldim, gördüm…”Tesadüfe bakın ki tam bunlar olurken Petyr Baelish, Westeros’un kuzeyindeki en güçlü ordulardan birini,Vale Şövalyeleri’ni Stark’ların yardımına koşması için harekete geçirdi. Littlefinger ilk bölümde gözüktüğü ilk andan bu yana, Stark ailesinden bir an olsun uzaklaşmadı ve uzaklaşmaya da niyeti yok. Neyin peşinde olduğunu tahmin etmek ise hiçbir zaman mümkün olmadı. Jon ve Sansa, Baelish’den gelecek desteğe hayır diyemeyeceklerdir ama karşılığında ödeyecekleri bedeli tahmin etmeleri (tıpkı bizim gibi) mümkün gözükmüyor.
Başkentte, Cersei ve Jaime Lannister taht oyunları oynamayı sürdürüyorlar. Düşmanlarını saymak bile zor ama en yakındakinden başladıklarını söylemek yanlış olmaz. Cersei’nin bir din adamıyken kendi eliyle komutana dönüştürdüğü High Sparrow’a darbe yapacaklar. Kulağa hoş gelen bir plan olsa da ikilinin bu konulardaki başarılarıyla tanınmadığını biliyoruz. Kendimi şimdiden çıkacak krizi çözmek için karşılıklı ağlayacakları sahneye hazırlıyorum. Artık alışkanlık oldu.
Game of Thrones dizinin sonunu inşa edeceği hikayenin temellerini yavaş yavaş atıyor. Ancak ateşe bakıp geleceği görmek bu dünyada mümkün olmadığından daha anlaşılır kehanetler için biraz daha beklemek zorundayız.