24.05.2018
Hürkuş: Göklerdeki Kahraman, Belki de Yanlış Zaman!
Bir Tarihi Figür Daha Sinemalarda
Türkiye sinemasında son dönemde cesur atılımlarla tarihin tozlu sayfalarında unutulmuş önemli hikâyeler gün yüzüne çıkartılmaya başlandı. Bu iyi niyetli projelerin çoğu hikâye anlatıcılığı bakımından başarısız olsa da tarihi kişiliklerin hatırlanmasına vesile oldu. Türk havacılık tarihinin önemli bir figürü olan Vecihi Hürkuş da merakla beklenen filmiyle vizyondaki yerini alıyor. Peki böylesine önemli bir şahsın filmi yeterli seviyede mi?
Vecihi Hürkuş’un (Hilmi Cem İntepe) havacılığa heves ettiği Balkan Savaşı yolculuğundan katıldığı çeşitli savaşlara, millet sevgisiyle vatanını korumak için uğraşlarına ve esir düştüğü dönemlere eğilen Hürkuş: Göklerdeki Kahraman, bir anlamda Vecihi Hürkuş’un biyografik filmini savaş maceraları üzerinden anlatmayı tercih ediyor.
Zamanın Gerisindeki Görsel Efektler Filme Yakışmamış
Filmin senaryosu, zengin olan içeriği iki saate sığdırmakla yükümlü. Ancak bu sorumluluk senaristlere ağır gelmiş olacak ki, çok şey sığdıracağız derken senaryoya pek az şeyi layıkıyla yedirebilmişler. Örneğin film, Vecihi Hürkuş’un biyografik filmi olarak pazarlansa da karakterin aile ilişkilerine nedense dahil olamıyoruz. Vecihi’nin sadece silah arkadaşları ve komutanının kızıyla olan ilişkilerine bir nebze tanıklık ediyoruz.
Gizem Karaca’nın üstlendiği cefakâr eş rolü, neredeyse tüm klişelere takılarak filmde niteliksiz bir role dönüşüyor. Eş, sadece değinmek için değinilmiş bir detay gibi resmediliyor. Vecihi ve annesinin ilişkisi bu kadar bile parlak değil. Anne figürü o kadar silik çizilmiş ki karakter, anneden çok, önemsiz bir figür olarak değersizleştirilmiş. Nitekim babanın bahsi filmde neredeyse yok gibi.
Yapımcılar bu ve bunun gibi detaylarla uğraşmak istemediklerinden Vecihi Hürkuş’u bir aksiyon kahramanı olarak seyirciye servis etmeyi tercih etmişler. Bu yüzden de karakterin birbirinden suni mizansenlerle aktarılan aksiyon sahnelerine odaklanılmış. Senaryo bu yüzden de boşluklarla dolu hale gelmiş.
Hadi senaryodan muaf bir şekilde aksiyon temelli bir film yürütüldüğünü farz edelim. Bu durumda da film içler acısı bir şekilde, bir uçurumun kenarına savruluyor. Çünkü aksiyon sahnelerinde kullanılan efektler ne yazık ki çağ dışı diyebileceğimiz derecede başarısız bir şekilde çekilmiş. Eskitme efektleri ve birkaç bulut görüntülere dahil edildiği için karakterlerin uçtuğuna inanmamız, kendimizi kandırmak olur. Nitekim greenbox’ta çekilen pek çok sahne oturmamış hissi veriyor ve yapay duruyor. Bu da filmin inandırıcılığını baltalıyor.
Milliyetçilik Senaryonun Gediklerini Kapatmıyor
Filmdeki türlü milliyetçi ve klişe ağlak sahne, yapımın günümüz sinemasından uzak bir iş olduğunun kanıtı gibi diyebiliriz. Karaoğlan filmiyle dibi gören yönetmen Kudret Sabancı, o filmden daha iyi bir işe imza atsa dahi yine büyük bütçeli bir projede çuvallıyor. Paralel kurgu ile aktarılan ve günümüzde tüm hikâyeyi anlatan, maket uçak tasarımı yapan gençlik detayı ise akıllara son yılların en başarısız filmlerinden biri olan Dersimiz Atatürk filmini getiriyor. Dizi kadrajlarına sıkışan Hürkuş, belli ki yapım tasarımı aşamasına pek özen gösterilmemesinin sıkıntılarını çekiyor.
Son olarak oyuncu performanslarına baktığımızda çiğ bir oyunculuğa sahip olan Hilmi Cem İntepe’nin başrolü kaldıramadığını görüyoruz. Survivor ile şöhreti yakalayan İntepe, böyle büyük bir prodüksiyonda çaba gösterse de filmi taşıyamıyor. Genel hatlarıyla yan karakterlerin tümü için aynı sözleri söyleyebiliriz ama Birol Ünel ve Rıza Akın gibi kalburüstü oyuncuların kariyerlerinin diplerinde bulunan performanslarının bu filmde yer alması pek tesadüfi sayılmaz.
Teknik anlamda sorunlar, kötü olarak nitelendirebileceğimiz efektler, ağlak klişe sahneler ve açıklarla dolu bir senaryonun varlığıyla filmi nereden tutsanız elinizde kalıyor. Oyuncu performanslarının da pek matah olmadığını varsayarsak Hürkuş: Göklerdeki Kahraman iyi niyetle ortaya çıkartılmış ama başarıyla beyazperdeye yansıtılamamış bir film olarak akıllarda kalıyor. Vecihi Hürkuş gibi Türk tarihinin önemli siması daha iyi bir filmi hak etmiyor muydu?