14.07.2016
I Am Not Salvador: İran Komediyle Yüzleşiyor
İran sinemasının festivallerde adını duyurması artık olağan bir durum oldu. Ancak İran sinemasının bilmediğimiz yanlarından biri de ana akım sinemasına yakın duran popüler örnekleri diyebiliriz. I Am Not Salvador yani Türkçe adıyla Ben Salvador Değilim de bu ana akım sinemaya yakın örneklerden biri olarak öne çıkıyor. Geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde gösterilen “A Dragon Arrives!” ile İran sinemasının korku filmlerine yaklaşımını görme şansına erişmiştik. Bu sefer ise komedi türündeki bir İran filmi izlemek ister istemez her seyirci için ilginç bir deneyim olacaktır. Bakalım İran sineması, festivallerde gösterilen dramlarında olduğu kadar komedi de başarılılar mı?
Filmin konusunu şöyle özetleyebiliriz. Naser (Reza Attaran) İran’da bir televizyon kanalında eşiyle beraber iyi bir vatandaş portresi çizerek ün kazanmıştır. Bu örnek vatandaş duruşu ödülsüz kalmaz. Bir acenta onu ödüllendirmek amaçlı olarak ailesiyle beraber Brezilya tatili hediye eder. Naser Brezilya’da bir yandan kültür şoku yaşarken, öteki yandan Brezilyalı bir kadın olan Angel (Carol Vidotti) ile sorunlar yaşar. Bu sorunları aşmak adına kendini bir oyunun içinde bulur. Bakalım Naser bir yandan İran’ın tutucu geleneklerinden çıkmadan, Brezilyalı bir kadına yardım edebilecek midir?
Yönetmenliğini Manouchehr Hadi’nin üstlediği komedi, daha çok kültür farklılıklarından komedi arayışına giriyor. Özellikle İran geleneklerinin tutuculuğundan komik mizansenler yaratmayı amaçlarken, öteki taraftan absürt karakterlerinden tiplemeler yaratarak durum komedisine öykünüyor.
Film entelektüel kesim açısından tatmin edici olmayı başaramazken, genel seyirciye hitap etmeyi başarıyor. Özellikle müslümanlığın komik yanlarını gözlemlemeyi çabalarken ucuz komedinin nimetlerinden yararlanmaya çabalıyor. İran sinemasının pek görmediğimiz bir yanı olan komediyi denemesi açısından ilgi çekici olduğunu da eklemekte yarar var.
Oyuncu performansları gerek İranlı oyuncular açısından, gerekse Brezilyalı oyunlar açısından yapay duruyor. Belli noktalara fazlaca vurgu yapılması, filmin en büyük handikaplarından biri diyebiliriz. Komedi filmlerini Türkçe dublajlı izlemeyi tercih eden seyirci açısından altyazılı bir İran komedisini vizyona sokmak gişe açısından çok da iyi bir seçim olmadığı söylenebilir.
Sonuç olarak yaz aylarında vizyonun boşluğundan yararlanmaya çalışan film, yer yer komik olsa da, bütün olarak baktığımızda her izleyiciyi memnun etmeyi maalesef başaramıyor. Ama yine de özellikle hafif Fransız komedilerini sinemada izlemeyi seven seyircilerin şans vermesi gerektiğini söyleyebiliriz. Oyuncularının absürt noktalarda gezen performansları, abartının dozunun fazla kaçırılmasıyla sulu bir komediye dönüşmesini engelleyemiyor. Fakat Türk sinemasında bu tip örneklerin olduğunu düşünürsek, neden bir İran komedisine yönelmeliyiz onu düşünmek gerekiyor.