29.05.2017

ELEŞTİRİ: The Imitation Game

Andrew Hodges’ın Alan Turing’in hayatını anlattığı “Alan Turing: The Enigma” kitabından beyaz perdeye, yönetmen Morten Tyldum tarafından uyarlanan ve 87. Oscar Ödüller’inde En İyi Film kategorisi dahil olmak üzere 8 dalda aday olarak dikkat çeken The Imitation Game vizyona giriyor.

The Imitation Game, uyarlandığı biyografi kitabından da anlaşılacağı üzere ünlü İngiliz matematikçi, bilgisayar bilimcisi ve kriptolog Alan Turing’in hayatını anlatıyor. Film, Alan Turing’in sorgu odasında dedektif Robert Nock’a ifade verdiği sahne ile açılıyor ve film, anlatılan olaylarla paralel bir şekilde perdeye aktarılıyor. Alan Turing yarattığı makina sayesinde, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin en bilinen kod kırıcılarının da yardımıyla Nazi Almanyası tarafından kullanılan haberleşme aracı “Enigma”nın şifresini çözüyor. Film, merkezine Enigma çözülürken yaşanan gelişmeleri almasının yanı sıra geçmişe giderek Turing’in lisedeyken yaşadıklarına ve homoseksüellikle suçlandığı 1950’li yıllardaki gelişmelere de değiniyor. Bu zaman geçişlerini yerinde yaparak teknik işçilikte ön plana çıkan kurgu, anlatımı da güçlendiriyor. Kronolojik ve düz bir anlatımla değil de geçmiş ve geleceğin iç içe geçirerek olayların anlatılması bizlerin filmi izlerken daha fazla keyif almasına olanak sağlıyor. Kurgunun filme olan bu katkısı sayesinde izleyiciler kimi soruların yanıtlarını daha rahat alabiliyor ve olaylar arasındaki bağlantıları kolay kavrayabiliyor.

The Imitation Game, kurmaca olmasına rağmen “Enigma”daki kırılan şifrelerin İkinci Dünya Savaşı’na yön veren öneminden bahsederek de tarihsel bir gerçeği gözler önüne seriyor ve Alan Turing’in dehası ile izleyenleri tanıştırıp, ona hayran bırakıyor.

Film, Turing’in hayatı üzerinden, derinlemesine olmasa da LGBTİ bireylerin geçmişte yaşadıkları baskıya da değiniyor. Yüzeysel işlenmesine rağmen bu durumun Turing’i 41 gibi genç bir yaşta intihara sürükleyen nedenlerden biri olması, izleyicileri insalığın nasıl bir değer kaybettiği üzerine düşündürüyor.

Sherlock dizisinden tanıdığımız Benedict Cumberbatch, gösterdiği performansla filmi tek başına sırtlıyor. Oscar’a da En İyi Erkek Oyuncu dalında aday olan Cumberbatch’ın, bu dalda ödülün en büyük iki favorisi Keaton ve Redmayne arasından sıyrılıp, sürpriz yapıp yapamayacağı ise tören öncesi merak uyandıran konuların başında geliyor. Diğer yan karakterlere pek odaklanmayan yapımda Turing dışında göze çarpan Clarke rolünde ise Keira Knightley fazla parlamayan yeterli bir performans ortaya koyuyor.

The Imitation Game, daha önceden tanımayanları Alan Turing gibi bir bilim insanıyla tanıştırması ile İkinci Dünya Savaş’ı sırasında dengeleri bozan kritik hamleleri pek bilinmeyen bir durumla açıklaması ve bu öğretici yönüyle izlenmeyi hak ediyor. The Imitation Game’in ödül sayısının adaylık sayısına göre çok aşağıda kalıcağı tahmin edilirken, filmin bilime ve tarihe meraklı kişileri etkileyebileceğini öyleyebiliriz.