18.01.2017
Jackie: Hüznün Derinliğinde Kaybolmak
Kaybedilen kocanın ardından travmatik bir süreç…
Bir yıl önceden yapılan tahminlerde ödül sezonunda kim yer alacak diye sorulduğunda neredeyse herkesin hiç düşünmeden ilk sıraya koyduğu isim Jackie filmiyle Natalie Portman’dı. Karakterin gerçek bir kişilik olması ve ABD tarihinin önemli bir olayında yan figürlerlerden biri olarak öne çıkması bu rolün ister istemez bir ödül avcısı kimliğine bürünmesini sağlıyordu. Ancak geçen zaman içinde Jackie film olarak bu yarışın gerisine düşmeye başlarken, akıllarda Portman da yarışın dışında mı olacak soruları soruldu. Lakin bu durumun cevabı tabii ki, hayır! Portman ödül yarışının favorilerinden biri olarak nitelendirildi. Peki Portman’ı güçlü kılan, fakat filmin geriye düşmesine neden olan noktalar nelerdi? Bunu yazımızın devamında görebiliriz.
Filmin konusu kısaca şöyle: ABD Başkanlarından John Kennedy’nin suikasti sonrasında ölümünün ardından Jackie Kennedy (Natalie Portman), hayatını, geleceğini ve benliğini sorgulamaya başlar. Bir yandan kocasının yasını tutarken, bir yandan da törenini layıkıyla gerçekleştirmelidir. Bürokratik engeller, suikast sonrası şüpheler ve bir kadının bunalımları üst üste gelir. Jackie, bir kadının içsel yolculuğunun anatomisini çıkarır.
Yönetmen Pablo Larrain’in ilk İngilizce filmi olan Jackie, kusursuz bir görüntü yönetiminin yanında, başarılı sanat yönetimiyle dikkat çeken bir yapım diyebiliriz. Kısıtlı bütçesine rağmen Larrain’in doğru tercihleri ve kontrollü yönetmenliğiyle, izleyiciye sadece göstermek istediklerini gösteriyor. Kadrajında ne azına, ne de fazlasına yer veriyor. Malum olayın olduğu zamandaki curcunayı bir karakterin bakış açısından aksettirirken, empati kurmanıza olanak veriyor.
Portman oyunculuğuyla kariyerinin zirvesine ulaşıyor…
Bu noktada Natalie Portman’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Portman belli ki rolü için çok çalışmış. Jackie Kennedy’nin gerçek görüntülerine bakarak rolününün kusursuza yakın olmasını amaçlamış. Ancak gerçek görüntülerle, filmdeki oyunculuğu karşılaştırdığımızda Portman’ın az da olsa abartıya kaçtığını söyleyebiliriz. Bu durum karakterin ayrıksı ses tonu ve aksanından kaynaklandığını belirtebiliriz. O kadar belirgin bir konuşma tazrı var ki, taklit edilmeye çok müsait bir ortam yaratıyor. Portman diyaloglu bölümlerde bu tuzağa zaman zaman düşüyor. Jackie’yi taklit ediyor. Ancak bu açığını da karakterin konuşmadığı sahnelerde kapatıyor. Kendinden kattığı mimikler ve jestler, karakterini canlandırırken çok üst bir performansa yükselmesine yol açıyor.
Genel olarak değerlendirdiğimizde kusursuz kullanılan aksan ve internet üzerinden dahi bulabileceğiniz gerçek videoların filme yansıması, neredeyse birebir sunulmuş izleyiciye… Filmin müziklerinin, karakterin gelgitli ruh haliyle paralel olarak değişmesi ve karamsarlaşması, filmin atmosferine doğrudan katkı sağlamış gözüküyor. Gerçekten Jackie nasıl bir figürdü bunu bilemeyiz. Ancak film bu acılı kadının bir anlamda sosyopat bir kişilik olduğunu izleyiciye yansıtırken, taraf tutmuyor gibi görünse de, taraf tuttuğu söylemekte yarar var.
Doğal olarak bu kadar itici olmayı başaran bir karakterin bunalımlarını beyazperdeye yansıtmak, her izleyiciyi kendine çekmeyecektir. Filmin genel anlamda beğenilmemesinin sebebi de bu olsa gerek. Jackie’nin tarihin silik figürlerinden olması, ruh dengesizliklerinden dolayı inandırıcı olamaması, filmin bu bağlamda dışarıda kalmasına yol açıyor. Halbuki Larrain, Neruda filmine yakın duran bir sinematografi kullanımıyla çok da farklı bir sinema sunmuyor. Etkileyici, boğucu ve bir yandan da izlenebilirlik olarak zor bir seyir keyfinin varlığı, Neruda ile hem yakınlaşan ama bazı açılarla da uzaklaşan bir detay olarak belleklerde kalıyor. Neruda’da en kötü karakterin bile sevilme ihtimali varken, bu filmde neredeyse her figür göz kapamak için bir neden gibi.
Atmosfer, senaryonun önüne geçiyor…
Filmin yan karakterine göz attığımızda Peter Sarsgaard, Bobby rolüyle parlak bir işçilik çıkartıyor. Film beğenilse de, ödül sezonunda esamesinin okunmaması büyük bir kayıp gerçekten de… Caspar Philipson’un canlandırdığı Kennedy rolü ise fiziksel açıdan benzerliğinden dolayı tam bir kasting başarısı olarak adlandırılabilir. Greta Gerwig ise kariyerinin fiziksel görüntüsü itibariyle en başka rolünü oynarken karakterinin senaryodaki silikliğine kurban gidiyor.
Sonuç olarak Jackie bir oyunculuk filmi diyebiliriz. Buna göre atmosfer hazırlanmış, filmin muhteşem müzikleri etki etmiş ve görsel detaylar buna göre tasarlanmış. Natalie Portman da hakkını sonuna kadar vererek rolüne hayat vermeyi tercih etmiş. Adeta ödül almak adına varını yoğunu filme döküp, kariyerinin en etkileyici işlerinden birine imza atmış. Jackie bu anlamda boğucu ve yorucu bir film olmasına rağmen, etkileyici olmayı da başararak, ödül sezonunun hakkı fazla verilmemiş filmlerinden biri olarak yerini alacaktır. Senaryo anlamında kısıtlı oluşundan kaynaklı, atmosfer odaklı yapımları sevenlerin listelerinde üst sıralarda yer alması olasıdır diyebiliriz.