07.06.2018
Jurassic World: Yıkılmış Krallık – Kelepir Dinozor Satışları Başladı
Jurassic Park Serisi, Yeni Nesil için Jurassic World’a Dönüştü
Steven Spielberg’in ana akım sinemaya armağan ettiği en önemli blockbusterlar’dan biri olan Jurassic Park, 1993 yılından bu yana devam filmleriyle hayatta kalmayı başarıyor. 2015 yapımı Jurassic World ise bu furyanın yeni nesle uyarlanmış hali olarak nitelendirilebilir. Başrollerini yine Chris Pratt ve Bryce Dallas Howard’ın üstlendiği yeni serinin devam filmi Yıkılmış Krallık ise yine bol gişeli bir film olmayı arzuluyor. Peki ilk filmi aşabiliyor mu?
Filmin konusuna kısaca göz atarsak karşımıza çok da farklı bir hikâye çıkmıyor. İlk filmde dinozorları adaya terk etmiş olan yöneticiler, bu filmde dinozor türlerini kurtararak yeniden bir yaşam alanı oluşturmayı planlıyorlar. Bu durum için Claire (Bryce Dallas Howard) ve Owen (Chris Pratt) yine biçilmiş kaftan oluyorlar. Ancak hükümet ile zengin insanlar arasında bir fikir ayrılığı oluşuyor. Bunun üzerine kurtarma operasyonu arkaplanında kapitalist bir düzenin kanayan yarasına dönüşüyor.
Yeni Serinin İlk Bölümünü Aratıyor
Yıkılmış Krallık filminin hikâyesini iki bölümde inceleyebiliriz. İlk bölümde dinozor kurtarma operasyonuna ayrılan filmin yarısı bulunuyor. Hükümet içindeki bürokratik olaylar, yardım kuruluşlarının yürüttüğü kampanyalar, isyan eden halk ve hayvanseverlerin baskısı üzerine patlamak üzere olan Jurassic World adasındaki türleri kurtarma çalışmaları konu ediliyor. Bu bölümde Claire’in yardımcıları, Claire ve Owen arasındaki mizahi unsurlarla süslenmiş eğlenceli bir film ortaya çıkarılmış. Bilhassa adanın patlama sahnesi son derece iyi kotarılmış görsel bir şölen olarak yorumlanabilir.
Filmin ikinci yarısında ise hayvan ticaretinin karanlık yüzünü gördüğümüz kocaman bir malikanenin içinde gözlerimizi çürütüyoruz. Bu kadar devasa bir projenin yarısının sadece bir evin içinde geçmesi, doğal olarak hikayenin boğulmasına neden oluyor. Bir nevi yakın dönemde izlediğimiz Okja’ya yakın duran yapım, dinozor fetişliğinin üst noktalara nasıl gidebileceğinin örneklerini sunuyor.
Aynı Formül, Farklı Sonuçlar
İlk filmle neredeyse aynı olan bir şablonla ilerleyen yapım, ilk filmin geniş alanda verdiği heyecanı tek mekâna sıkıştırarak daraltıyor. Böylece filmin kesilen hızı, hayal kırıklığını yaratıyor. Yine bilindik espriler, hayvansever mesajlar ve saf kötü adamların zenginliklerine daha da zenginlik katma çalışmaları olayların faciaya dönmesine yol açıyor. Aynı formülün defalarca uygulanmasına rağmen ısrarla devam edilmesi ise filmlerin bol gişe yapmasından kaynaklanıyor.
Nitekim filmin finalinde yeni film için kapı sonuna kadar aralanarak bu serinin kar etmeye devam ettikçe devam edeceğinin göstergelerini açıkça görebiliyoruz. Ölmek için ölüm makineleri icat eden insanoğlunun vahim uğraşları bu karakterleri filmin dev yaratıklarından daha korkutucu kılıyor. Üstelik dinozorlar olmasa bile biyolojik silahlarla dünyayı kaosa sürükleyen gerçekliğin acımasız aktörleri düşünüldüğünde, dinozorların tarafını tutmak konusunda zorlanmıyoruz.
Filmin getirdiği yeniliklere baktığımızda ise mutasyon deneyleri, su altında yaşayan bir deniz dinozoru türü filmin yeniliklerinden sayılabilir. Sonuç olarak her ne kadar ABD salonlarında beklenen filmlere dönüşse de, pek çok sinemaseverin pek de beklentiye girmeden izlediği bu filmlerin yazı şenlendirmek dışında çok da fonksiyonlarının olmadığını söyleyebiliriz. İlk yarısının ikinci yarısından daha başarılı olduğu filmde elinizde ilk serinin önemli halkalarından biri olan Jeff Goldblum varken, onu neden figürandan hallice bir rolde kullandıklarını anlamıyorum. Jeff Goldblum’un rolünün çoğaltılıp, Sam Neill’i de gelecek filmlerde kadroya dahil ederlerse filmin nostaljik tatlardan beslenen yeni bir filmi olabilir. Bizden söylemesi!