07.03.2020
Kadın: Sessizliği Kadınlar Bozacak
Yönetmenliğini Anastasia Mikova ve Yann Arthus-Bertrand’ın yaptığı Woman – Kadın belgeseli 8 Mart’ta özel gösterimleriyle Başka Sinema programında sinemalarda. 105 dakikalık belgesel 50 farklı ülkeden 2000 kadının gerçek hikâyelerine mikrofon tutan bir film. Bu belgesel kadınların dünyanın değişik bölgelerinde yaşadıkları adaletsizlikleri dile getiriyor ama öte yandan kadınların biyolojik olarak da sosyal olarak da ne kadar güçlü olabileceklerine kadınların kendi sesleriyle dikkat çekiyor. Belgeselde konuşan kadınlar başlarına gelen talihsizlikleri anlatsalar da dünyayı değiştirebilme kapasitesini içlerinde barındırdıklarının da sinyalini veriyorlar. Belgeselin amacı sadece hak aramak ya da problemlere odaklanmak değil, aynı zamanda çözümler bulmak ve cinsiyetleri uzlaşmaya davet etmek.
Geniş Bir Coğrafyaya Yayılan Benzer Sorunlara Dair Konuşan Kadınlar
Güney Afrika’dan, Etiyopya’ya, Mozambik’ten Amerika’ya, Meksika’ya, Rusya’dan, Senegal’e farklı coğrafyalardan kadınlar içtenlikle, yıllardır o günü beklemişçesine direkt izleyicinin gözünün içine bakarak gerçek hayat hikâyelerini farklı dillerde anlatıyorlar. Bu konudaki samimiyeti oluşturmak başarısı belgeselin kadın yönetmeni Anastasia Mikova’nın. O hem gazeteci hem yönetmen. 2009 yılında Earth Viewed from Above televizyon belgesellerinde Fransız fotoğrafçı ve belgesel yönetmeni, çevreci Yann Arthus-Bertrand’la bir araya geliyorlar. Daha sonra Bertrand’ın Human belgeselinde çalışırken kadın ve erkekler arasında gördükleri farklar kadınlar üzerine bir belgesel yapma fikrini doğuruyor. Bertrand bu filmde röportajları Anastasia Mikova’nın yapmasının daha doğru olacağını düşünmüş. Hem belgeselde kadınlara dair menstrüasyon, cinsellik gibi mahrem kabul edilebilecek konular olduğundan hem de kadınların kendilerini daha rahat hissetmeleri açısından. Mikova’yla birlikte beş gazeteci daha çalışmış. Bertrand ise daha çok filme para bulmak kısmında yapımcı olarak çalışmış.
Kadınlar İçin Savaşılacak Konular
Belgeselde konuşan kadınlar evlilik, eğitim, annelik, ekonomik özgürlük, cinsellik üzerine konuşuyorlar. Bu konuların onlar için nasıl da bir mücadele konusu olduğundan bahsederken birden farklı bir ülkeden bir kadına geçiliyor ve aynı konunun o ülkenin kadını için nasıl da konu dahi edilemediğini görüyoruz. İzleyicinin gözüne içine baka baka cinsellikten aldığı zevki anlatan belki de seksenlerindeki bir kadın sanki o gün ilk defa bu konuda konuşuyor gibi. Yönetmenlerin başarısı kahramanlarını sanki kendi aralarında bir sohbette konuşuyorlarmış gibi rahatlıkla, özgürce konuşturmaları. Dinlediğimiz yanıtlardan belli ki sorular iyi seçilmiş. Kadınların rahatça konuşmalarından da belli ki titiz, detaylı bir araştırma yapılmış. Tüm bu olumlu yanlarının yanında belirtmeden geçemeyeceğim filmin tek zayıf yanı süresi. Kurgu süresi on aydan fazla zaman alan belgesel için her biri iki üç saat konuşan 2000 kadının hikâyesini bir filme sığdırmak kolay bir iş değil elbette. Aynı konu üzerine, aynı duygularla, aynı önemde birçok kadın konuşunca belgesel uzadıkça uzuyor ve bir süre sonra tekrarlar oluşuyor.
Kadın Olmak Nefesini Tutarak Derin Sulara Dalmak
Filmin başındaki suyun derinliklerinde adeta dans eder gibi çıplak yüzen kadın ve sonundaki iplere bağlı dans eden kadın görüntüleri oldukça etkileyici ve anlamlı. Her iki sahne de belgeselin genelinde anlatılmak istenen kadının gücüne vurgu yapan anlatımı destekliyor. Gösterdiği tüm olumsuz koşullara rağmen gülümseyen kadın kahramanlarıyla, cesaretle konuşan kadınlarla umutlu bir film var ortada.