06.05.2016

Karakter Mutfağı: Ezri ve Aaron

Her Yol Kudüs!

Kutsal ve kutsanmış olan onun adıdır. Tanrının hükümleri günümüze kadar geldi. İsrail’de ilelebet yaşayacak. Hem de her zaman” diyor Talmud ayetlerini okuyan kasap Aaron. Merkezi ve bu merkeziyetçilik içinde kendi literatürünü değişmez kalıplar içinde oturtmuş olan din dogması içinde bir başka dinin öğretileri ve bu öğretileri fazla fazla sahiplenen inançlı Museviler var kadrajda. Tıpkı kendi formunun aidiyet faturasını çoktan belirlemiş diğer tek tanrılı dinlerin mutabık olduğu gibi bu dinin insanları da bu formsal yapının dışında seyredenleri diskalifiye etmekte, dahası o pek bilindik kendinden önce ve sonra gelen ancak amaçta aynı amaç-sonuç ilişkisini masaya yatıran dinsel yapıları yok sayma eğilimine de çanak tutan varlığıyla. Bu lokasyonlar arasında kendine gidilecek, görülecek, yapılacak şeyler listesini bütün titizliğiyle haritada bayraklayan ve size, siz sormadan rotanızı çizen dogmatik edimin kutsal tarafını adeta kremalayıp yeni baştan, daha bir kutsal sunan Kudüs ve dinamikleri içinde varolmaya çalışan daha doğrusu saklanmaya çalışan bir çift Ezri ve Aaron.

Genç Ezri’nin yağmurdan kaçarak Aoran’un dükkanına sığınmasıyla başlayan filmsel öykü, esas rotasını ise kalacak yeri olmayan Ezri’nin aynı dükkanı ev olarak kullanmasıyla başlıyor. Bir yandan kutsal mekânlarına giden ve derslerini çalışan, bir yandan ise idare etmeye çalıştıkları şarküteriyi idame eden bu ikili için tek bir maddeyi zorlayıcı ve kapatıcı bir unsur olarak görmek pek mümkün değil. Zira onlar için her defasında yağmurdan kaçıp doluya tutulduk dedirten öyle çok şey var ki, tıpkı bir önceki fırtınanın, bir sonraki fırtınanın yıkımını unutturduğu anlar gibi. Yıkımın karakterler üzerinde kurduğu bireysel çatışmadan ziyade ikilinin içinde dönüp durduğu manevi patikaların her birinin önlerine koyduğu irili, ufaklı taşlarla ne Ezri, ne de Aaron tam anlamıyla düşüp yara alır. Her defasında onlara hafif yaralar sunup, yaranın üzerine bir merhem sürüp tekrar düşmelerine olanak tanıyan pek çok dinlenilen nokta var. Ve hepsinin dönüp, dolaştığı “Her yol Paris” mottosu suratlarına o dönüp dolaştıkları ve çıkmazın içinde bir olur yol bulmaya çalıştıkları birliktelikleri gibi üstüne yığınca kitap koydukları Kudüs’te, yeni bir anagram gibi peşleri sıra takiptedir: “Her yol Kudüs”.

Toplumun ve bütünleşik dinsel yapının uygun gördüğü heteroseksüel evlilik kurumunun dahi başta yataklar olmak üzere duygusal ivmede belirlenen düstur çerçevesinde yaşandığı inanç sisteminde, Aaron’un çiğnediği yasaklar listesinin edepsiz yahut ahlaksız maddelerinin olduğu paragrafa adım atması, en başından beri kolları bağlanmış bu adamın başta evlilik kurumunun diktelerine ters yönelimi olmak üzere, sadece adı konulmuş olan aynı evliliğe pay biçtiği aldatma kavramı üzerinden başlayan ve karakterin çift yönlü bir mayın tarlasında ne sağa, ne de sola gidebileceği bir çıkmazın içinde kendini bulmasını zorunlu kılıyor. Ezri’nin yolunu, en karmaşık olmayan haliyle ikiye bölen şarküteride, helal olanın sırtına sırtını yasladığı yatağı ile bitmek bilmeyen ölümün müjdecisi olan ikincil şarküteri arasında uyuyan varlığı, bu kapalı üst katta bir sonraki sabaha yahut gün dönümüne onu nelerin beklediğini kestiremediği bir diş perisinin yastığının altında, ondan daha hafif bir uykuda ikame etmesini ön görmekte. Hepi topu beş metrekarelik bir alanda sevişmenin bu derece dar bir alanda yarattığı ve boyutunu ölçümleyemediğimiz gerilimini yıkayacak ve arıtacak olan ise bir gölün devinimsiz sularında yıkanmak değil; devinen ve durmadan koşturan heteroseksüel zihinlerin arıtılması gereken ve her fırsatta saklambaç oynarken hedef gösterdikleri kuytu köşenin bir avuç insanının varlığından kat be kat daha sapık benlikleri.