17.03.2018

Kaybedenler Kulübü Yolda: Yol Zamanın Fonksiyonu mudur?

Yol Zamanın Fonksiyonu mudur?

Ayrıca yol bitmez asla… Bu yazıyı yazmak için geldiğim Kadıköy sokaklarından birindeyim. Bahariye caddesinde gelen geçeni seyrediyorum. İnsanların olduğu gibi zamanında bir ruhu var. Ve ben Kaybedenler Kulübu’nün ruhunun ölmüş olduğunu görüyorum. Diğer her şey gibi hayatın çarklarına yenilen metalaşan Beat Kuşağı efsaneleri artık yok. Beat Kuşağı’nın felsefi alt zeminini oluşturan varoluşçuluk, bir varoş boşluğu artık.

2011 yılında vizyona giren Kaybedenler Kulübü; 1990’lı yıllarda alternatif kitap yayıncılığı yapan Kaan Çaydamlı ve plak dükkanı sahibi Mete Avunduk’un Kent FM’de yaptığı efsanevi programı merkeze alarak dönemin alt kültür entelijansiyasına esaslı bir bakış atmaktaydı. Dönemin takipçilerinden Mehmet Ada Öztekin’in titizlikle kaleme aldığı Tolga Örnek’in rejisini iyi kotardığı Kaybedenler Kulübü; güzel replikler, akışkan kurgu, harika müzikler ile gönlümüzde taht kurmuştu. Hayatta bilerek yenilen kaybetmeyi kendi seçen Kadıköy çocuklarının masalı elbette devam edecekti…

Kaybedenler Kulübü Yolda, aynı ikiliyi merkeze alan ikinci film. Jack Kerouac’ın Yolda romanından esinlenen ama aynı yolda olma hissini veremeyen bir film olmuş. Kafadar ikili Kaan ve Mete Kadıköy’den bir grup arkadaş ile Olimpos’ta tatil yaptıktan sonra İstanbul’a doğru iki kişi değil dört kişi olarak hareket ederler. Özellikle Kaan için bu yol yeni bir adam olmanın başlangıcı gibidir. Sevda’ya duyduğu anlık ilginin tutkulu bir aşka dönüşmesiyle dönüşen ve kendine gelemeyen Kaan için bir şeyin ona sahip olduğunu hissetmek bile kaçma nedenidir. Ama Kaan bu sefer kaçamayacaktır. İkilinin bir tık aklı başındası olan Mete ise bu filmde daha zorlu bir dönemden geçmektedir. Alkolizmle mücadele eden ve hayattan eski zevki almayan Mete, sevdiği kadınla yaşadığı ilişkiyi bile kabul edememektedir.

Yol Filmi mi? Alt Kültür, Karşı Kültür, Üst Kültür’e Karşı 

Yol içimizden akıp giden bir nehirdir. Yol boyu uzanan sadece bir varış menzili midir? Yol filmlerinde sadece yolculuk yapıyor olmak yeterli midir? Kaybedenler Kulübü Yolda filminde bir yolculuk olduğu kesin ama bu yolculuk filmi yol filmi yapmaya yetmemekte. Karakterlerin kendi içerilerinde yaptıkları ruhsal yolculuklar derinlemesine içimize işlememektedir. Filmde en büyük dönüşüme uğradığını düşündüğümüz Kaan bile filmin sonunda aslına rücu etmektedir. Yolda olmak bir hıza sahip olmayı gerektirir. Bu filmde hız yapan sadece motorlar. Filmin iç trafiği zaman zaman tekrarlara düşüyor, ilk filmdeki hıza ve katların keskinliğine bu filmde rastlamak imkansız. Bu durumda yolda olmak değil yolda durmayı ifade etmektedir.

1990’lı yıllarda hem radyo programı hem de 6.45 yayınları aracılığıyla alt türün ülkemizde tanınmasını vesile olan kişilerden olan Kaan ve Mete, 2000’li yıllar ile birlikte bu alt kültürün karşı kültüre doğru evrildiğini görmüşlerdir. Önce bir şeyin altında olan, sonra eşit konuma geçip karşına geçen bu diğer kültür varoluş şekilleri günümüzde bambaşka bir ilişkiler bütünü haline gelmiştir. Günümüzde Beat Kuşağı’nın temsilcileri üst kültür öğelerinin tüketicisi durumundadır. Yüksek gelir, yüksek entellektüel seviye ve bir sınıfa ait olma hissiyle dolan insanlar Kaan ve Mete’den oldukça farklıdırlar. Kaybetmeye değil doğuştan kazanmaya kendini programlayan bu yeni üst kültür tüketicileri kavramların içini boşaltmaktadırlar.

Kaybedenler Kulübü Yolda Kadın Dosttu Bir Film mi?

İki filmin ortak özelliği Kaan ve Mete’nin kadınlara olan yaklaşımı. İlişkileri geçici, aşkı tüketim nesnesi olarak gören iki kafadar için asolan sekstir ve sanat diğer tüm şeyler gibi seks için yapılır. Çoğu kez beraber olduğu kadınların adını dahi hatırlamayan ya da hatırlamamayı hesapsızlık olarak gören Kaan ve Mete aşka düşse de derde düşmemektedir. Kurban ile celladın birbirine karıştığı aşk oyununda Kaan ve Mete’nin kurban olduğuna hiç inanasımız gelmez. Kadınlar için sancılı ve yaralayıcı adamlar olsalar da kadınları kurban etmez kendi kaderlerine özgürce bırakırlar. Özellikle bu filmde Sevda’nın filmin sonundaki garantici ilişki kararı ya da nişanlı olduğu halde Kaan’la özgürce beraber olması filmdeki güçlü kadın imajının göstergesidir. Bu film özelinde hikayeyi kadın düşmanı görmek imkansızdır. Filmde kadınlarda en az erkekler kadar özgürce seçimlerini yapmakta ve sonuçlarına katlanmaktadırlar.

Mehmet Ada Öztekin, Kaybedenler Kulübü Yolda’nın hem senaryosunu yazmış hem de yönetmiş. Performans olarak ilk filmin biraz altında kaldığını düşündüğüm filmde öne çıkan en temel duygu özgürlük ve samimiyet. Sinema olarak vasat olduğunu düşünsem de karakterler halen çok samimiler ve bugünlerde çok ihtiyaç duyduğumuz özgürlük duygusunu iliklerimize kadar hissetmemizi sağlıyorlar. Yollar onların, denizler onların, rakı onların, ucuz oteller, tadılmamış diri bedenler onların daha ne olsun…

Türk Pop Tarihinden Bir Yaprak

Bu filmde ilk film gibi muhteşem bir soundtrack’e sahip. Filmin bir yerinde Nur Yoldaş’ın doğu ile batıyı kucaklayan davudi sesinden Mihrimah’ı dinlemek, MFÖ‘den bu geminin nereye gittiğini öğrenmek gibisi yok.

Kaybedenler Kulübü Yolda size muhteşem kusursuz bir sinema vadetmiyor. Samimi ve zaaflarının farkında iki adamın gerçekliğini, iyi oyunculuklar, muhteşem bir coğrafya ve leziz müziklerle önünüze seriyor. Yolun zamanın bir fonksiyonu olduğunu bilen biz seyircilere Kaan ve Mete’nin maceralarını zevkle izlemek kalıyor…