06.02.2017

Lion: Aslan Gibi Bir Film

Kuşkusuz bu senenin en çok merak edilen filmlerinden Lion, Altın Küre Ödülleri’nde umduğunu bulamamış olsa da Oscar Ödülleri’nde sürpriz yapabilir. Lion, filmi gerçek hayatın sinemadan bile şaşırtıcı olabileceğini gösteren yıllara yayılan bir arayış hikâyesi. Doğu kültürü ile batı kültürünün çakıştığı o kaygan zeminde, iki kültüre de haklarını vererek ilerleyen dingin ve içten bir film.

Hindistan’ın oldukça fakir, kırsal bir yerleşim yerinde başlayan film, öncellikle egzotik bir üçüncü dünya betimlemesi yapar. Ama bunu yaparken üstten bir bakışa sahip değil. Sokakları, evleri ve insanları oldukları gibi tüm kendiliğindenliğiyle gösterir. Alttan, tabandan yani sokaktan bakar mevzuya. Filmin ilk yarısı 1980’li yılların ortasında büyük yoksunluklar ve yoksulluk içinde olan bu coğrafyada geçen bir masal gibidir. Yoksul ama sevgi en büyük servetleri olan insanlar görürüz. Ve doyasıya yaşanmak istenen çocukluklar.

Filmdeki ana kahramanımız Saroo, beş yaşındayken bu coğrafyada ailesiyle yaşamaktadır. Abisi ile kimi zaman oyunlar oynar kimi zaman ailesi için kömür toplar. Bir gün abisini beklerken uyuyakaldığı trende hayatının en zor yolculuğuna çıkacaktır. Trenle başka bir dilin konuşulduğu Kalküta’ya kadar gelir. Kimseyle anlaşmamaktadır. Kalküta sokaklarında tek başına beş yaşında bir çocuk her türlü tehlikeye açıktır. Çocuk tacirlerinin bile eline düşer ama hayat ona güzel yüzünü gösterir. Sonrasında yetimhaneye gönderilen Saroo, Avustralyalı Brierley ailesi tarafından evlat edinilir ve yaşamına onlarla birlikte Tazmanya’da devam eder. Filmin ilk bölümünü oluşturan bu gelişmeleri, yönetmen Garth Davis hiçbir oryantalist tuzağa düşmeden çekmiş. Film, gerçekten yaşanmış bir hikâyeden alındığı için zaten gerçek hayatın iz düşümüdür. Bu gerçekçi ögeler; muhteşem kareler, yerinde oyunculuklar ve iyi bir senaryoyla desteklenmiştir.

Alt kültürden beslenen bir üst kültür filmi

Filmin ikinci yarısı, hikâyenin ulaştığı mecra ve biçimsel özellikleriyle birinci bölümden ayrılmaktadır. Filmin ilk yarısı oryantalist olmayan alt kültür temsilleriyle ilerken ikinci bölüm daha çok üst kültür öğelerini içeren bir yol ve arayış hikayesine dönüşüyor ve öylece sona doğru ilerliyor. Brierley ailesinin yanında büyüyen Saroo, yirmi beş yıl sonra ailesini aramaya başlar ama beş yaşında yaşadıklarıyla ilgili çok az şey hatırlamaktadır. Bu arayış kimi zaman umutsuzluklarla dolu olsa ve hatta bu arayış sırasında ailesini ve sevgilisini çok üzüp kırsa da Saroo, arayışından vazgeçmez. Ailesini ve ülkesini çok merak eden Saroo, günler boyunca Google earth ile çocukluğunun geçtiği yerleri , anılarını da birleştirerek bulmaya çalışır. Tahminler yürüterek doğduğu ve beş yaşına kadar yaşadığı yeri bulur. Ailesi orada onu beklemektedir. Yirmi beş yıl sonra kendini bulan Saroo, için arayış süreci bitmiştir.

Lion için, alt kültürden beslenen bir üst kültür filmi diyebiliriz. Hatta bu iki yapının iç içe geçtiği bazı bölümler “nobrow” bir bütünsellik hissi yaratarak filmin eklektik bir zemine ilerlemesini engellemiştir. Örneğin, Saroo’nun ailesine kavuştuğu bölümlerde bu iki kültürün temsilcilerinin aynı karede dönüşerek yer alması kitch bir etki yaratmamış hatta özgün bir hal almıştır.

Doğulu Kafalı Modern Aile

Filmin en özel ayrıntılarından biri de Saroo’yu evlat edinen ailenin Batılı bir aile olduğu halde Doğulu bir kafayla çocuk büyütme hali… sadece Saroo değil onun gibi başka bir çocuğu daha evlat edinen aile, biyolojik yollardan çocuk sahip olabileceği halde, zor durumdaki bu iki çocuğa yardım etmeyi seçmişlerdir. Saroo’ya gerçek ailesini bulma konusunda da en büyük desteği yine onlar vermiştir. Batılı dünyada da doğunun sorunlarına ve insanına vicdan çerçevesinden bakan insanlar vardır. Film bu anlamda bütünleştirici, barış dolu bir filmdir.

Kotarılmış bir senaryo, iyi görüntüler ve bunlara eşlik eden iyi oyunculuklar birleşince Lion ortaya çıkmıştır. Filmde Saroo’nun otuzlu yaşlarını oynayan Dev Patel oldukça iyi bir performans çıkarırken, beş yaşındaki halini oynayan çocuk oyuncu Sunny Pawar harikalar yaratmış. Nicole Kidman’ı uzun zamandır bu kadar iyi oynarken görmemiştik. Özellikle üzerinde durmamız gereken bir unsurda filmin sanat yönetimindeki başarı. Özellikle Hindistan bölümlerinde yaratılan atmosfer, seyirciyi filmin içine çekmek konusunda çok başarılı.

Yeni Bir Slumdog Millionaire mi?

Altı dalda Oscar adayı olan Lion ile ilgili yapılan bir benzetmede tematik olarak Slumdog Millionaire filmine olan benzerliği. Kişisel olarak bu iki film arasında hiçbir benzerlik göremediğimi de belirtmek isterim. Slumdog Millionaire, alt kültürü pazarlanabilir bir nesne haline getiren ve batıya çeşitli soslara bulayarak sunan proje filmken, Lion insana dair ince, yürekli ve adı gibi aslan gibi bir film.