03.03.2017

Logan: Sadece Acı Çekenler Sevmeyi Anlar


Wolverine Özüne Dönüyor

Kendinden vazgeçmiş bir adam… O kadar uzun zamandır hayatta ki hayat onun için anlamsız… Yaşamı boyunca çok ölümler gördü, sevdiklerini kaybetti ve en kötüsü sevdikleri onun yüzünden zarar gördüler. Bu yüzden ayaklı bir ölüm makinesi olmaktan usanmış. Tek düşü normal bir adam olmak… Dostuyla uzaklara gidip kafa dinlemek… Oltasına takılmayan balıklar en büyük derdi olsun istiyor. Çünkü dünyada bu kadar uzun zaman geçirince tek derdiniz huzur oluyor.

İnsanların onun yüzüne baktıklarında farklı bir şey gördüğünü biliyor. Onun farklı olduğunu ilk bakışta anlıyorlar. Ve her seferinde bu olay başına bela açıyor. İçini açıp hücrelerinde yatan sırrı, vahşiliğindeki tutkuyu ve hatta nasıl bu kadar dirençli olduğunu öğrenmek istiyorlar. Her insanda olabilecek özellikleri onu farklı kılan şeyler mi? Hayır. Keskin bıçaklarıyla tanıştıklarında bıçaklardan daha farklı şeyler mi görüyorlar? Hayır.

Peki o halde neden herkes Logan ile uğraşıyor?

O sadece ölümleri görmekten bıktığından yalnız kalmak istiyor. Dünya yok olurken müziğini dinlemekten başka istediği bir şey yok. Ne kadar az etkileşim, o kadar güzel bir günün tanımı… Ne de olsa ölümsüzlüğünü ve keskin bıçaklarını bir kenara bırakırsak o da insan görünümlü bir hayvan… Kimi zaman sinirleniyor, kimi zaman arzuluyor. Kimi zaman hiçbir şey istemiyor. Belki de tek istediği şey beladan uzak durmak… işte bu yüzden bela peşini bırakmıyor.
Western ve Post-Apokaliptik Bir Dünyada Baba – Kız Olmak…

Mangold X-Men’in en sevilen karakterini, süper güçlerini ve bunun peşindeki insanları umursamadan iradeli bir adamın yalnızlık içindeki dünyasına, küçük hayallerine penceresini açıyor. Kıyamet sonrası bir dünyada western referanslarıyla yalın bir hikâyeye odaklanıyor. Belki biraz ilk filmdeki gibi kendileri gibi farklı olduklarından dışlanan insanlara yardım eden birkaç iyi adamın derinliklerine iniyor. Kalplerindeki parıltıyı, vicdanı ve hayvan içgüdüsünün izlerini takip ediyor.

Gözlerimizi kapattığımızda, mutantların sadeleştiğini ve özelliklerinin yok olduğunu görüyoruz. Sadece gözlerimizde sevgi kalıyor. Bir babanın ve bir çocuğun arasındaki bağ… Bir baba ile küçük kızının konuşmadan elde ettiği o sessizlik zamanına bizi götürüyor. Parmaklarımızın arasından çıkan öfkenin keskin parıltısı, sevgiyi yok etmeye çalışan gözünü kan bürümüş insanlar… Hiçbiri bu güçlü bağın arasına girebilecek bir güce sahip değil.
Bazı Vedalar Sessiz Olur…

İşte bu yüzden tek gerçek olan yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgi… Ölüm Logan için kurtuluş… Belki biraz da huzur demek. İşte bu yüzden Xavier’i çektiği tüm acılara rağmen muhafaza etmek istiyor. Çünkü ikisi de yıkılan dünyanın son parlak çocukları… Onlardan önce ve sonrası var. X-men’in ruhuna dokunan yegâne karakterler… Belki de geleceğe yön verecek olanlar yine onlar ve bu yüzden gelecek için ayakta kalmaları gerekiyor.
Yüzlerindeki yorgunluk ya da bitkinlik önemli değil. Önemli olan tek şey bir aile olma kavramı… Birbirine güven duyma, sen düşsen bile seni yerden kaldıracak birisi olmasının verdiği buruk ama rahatlatan duygu… Logan hayatı boyunca bu güzel duyguların boşluğuyla uğraşırken hayatın içindeki şiddetin, yıkımın ve kötülüğün içinde çürüyor. Bu yüzden de onun peşinden gelenlerin kendi yollarını bulmasını istiyor. Bu kadar görkemli bir karaktere de böyle içinizde hissedeceğiniz dokunuşlar gerekiyor.

Güle Güle Hugh Jackman

Logan’ın vedası ise tüm vahşiliğe, kan banyosuna ve umutsuzluğa rağmen sessizce oluyor. Gösterişten uzak ve yıkımın ortasında doğmaya hazırlanan güneşin, sabahın ilk ışıklarıyla yüzünüze vuran ilk ışıltıları kadar içinize işleyen bir kıvamda sevenlerine veda ediyor. Her yer kuruyacak, insanlar ölecek ama elbet çürüyen topraklarda çiçekler açacaktır. Çünkü Logan hep bunu ister.

Ne olursa olsun, huzur ihtiyacı olanları bulsun. Güle Güle Hugh Jackman