23.05.2016

Me Myself And Mum: Tek Başına Dev Orkestra

Türkiye’de ilk olarak 33. İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz ve Cesar Ödülleri’nde içlerinde En İyi İlk Film ve  En İyi Film ödülleri dahil olmak üzere toplam beş dalda ipi göğüsleyen Ben, Kendim ve Annem filmi bu hafta Başka Sinema salonlarında gösterime giriyor. Me Myself And Mum; filmin yönetmeni, senaristi ve filmde birden fazla karaktere hayat veren Fransız aktör Guillaume Gallienne’in otobiyografik öyküsüne dayanıyor.

Başkarakter Guillaume seyircilere şöyle sesleniyor: “Annem ile ilgili hatırladığım ilk hatırada 4-5 yaşlarımdaydım. Yemek hazır olduğunda bana ve iki erkek kardeşime şöyle seslenmişti: ‘Oğlanlar ve Guillaume, haydi masaya!’ Me Myself And Mum filmi, bu seslenişten de anladığımız üzere maddi durumu iyi, huysuz ve otoriter bir kadın olan ve hep bir kız çocuğu özlemi duyan annenin, oğlu Guillaume’a olan yaklaşımının sonuçlarına ve Guillaume’un yaşadıkları ışığında onun cinsel kimlik arayış hikayesine değiniyor.

Guillaume oldukça saf bir karakter olarak görülürken kendi cinsel kimlik arayışıyla birlikte olgunlaşma evresi de geçiriyor. Annesine hayran olan Guillaume, onun biçtiği kadın kimliği ile hayata bakarken bir yandan da babasının daha erkeksi bir yapıda olması için -yatılı okullara göndermesi gibi- yaptığı kimi müdahalelere maruz kalıyor. Gerek kardeşlerinin gerekse de İspanya’da dans ettiği sahnedeki örnekte olduğu gibi dans pisti çevresindeki insanların onunla alay etmeye çalışmalarını önemsemiyor ve çoğu zaman bunlara gülerek karşılık veriyor. Yatılı okulda kaldığı dönemde ergenlik çağındaki erkeklerin yaşantılarını komik bir dille yansıtan film, Guillaume’ın o erkeksi dünyaya da nasıl yabancılaştığını gösteriyor ve o dünyadan sıyrılan erkeklere olan hayranlığı da net bir biçimde yansıtıyor. Ancak filmin sonuna gelindiğindeyse Guillaume’ın annesini dışında hayranlık duyduğu ve aynı zamanda aşık olduğu bir başka kadından etkilenmesiyle de kendi cinsel kimlik arayışının sonuna geliyor.

Film, Guillaume’un yaşantısına baktığımızda eşcinsel ve heteroseksüel yaşantıya dair düşünmemizi sağlıyor; ancak bunu gay ve hetero bireyleri karşılaştırarark değil, daha çok çevrenin etkisini göstererek yapıyor. Bununla birlikte film, toplumun özellikle eşcinsel bireylere olan dışlayıcı yaklaşımını da gözler önüne sergiliyor. Guillamue’in annesi üzerinden de film, geleneksel aile yapısını bozucu yönüyle kendine farklı bir yer ediniyor.  Filmin mizahi gücünün kuvvetli olması nedeniyle anlatılan bu eleştiriler komik olaylar üzerinden izleyenlere aktarılıyor.

Me Myself And Mum klişe eşcinsel filmi olmamakla birlikte iyi senaryosuyla da özgün bir dil oluşturuyor ve iyi bir queer örneği sergiliyor. Tiyatronun sinema ile ilişkisini de gördüğümüz Ben, Kendim ve Annem filminde Guillaume Gallienne yalnızca kendisini değil, annesini de canlandırıyor ve filmde baskın olan bu iki karakteri de çok başarılı bir biçimde oynuyor. Bu iyi oyunculuk, senaryo ve yönetmenlikle birleşince de film, tek başına dev bir orkestrayı anımsatıyor.  Attila Marcel filminde olduğu gibi Oliver Beriot kostüm konusundaki yaratıcılığıyla bir kez daha öne çıkıyor. Cesar Ödülleri’nde yarıştığı filmlerden daha mı iyi sorusu bir yanda dursun, teknik konulardaki başarısı ve ilk film olmasına rağmen filmde herhangi bir acemeliğin göze çarpmaması Me Myself And Mum’i dikkate değer kılıyor.