01.06.2017

Melisa Toros’la Şipşak

Melisa Toros

1-Sinemada izlediğiniz ilk film hangisi?

Notre Dame’ın Kamburu.

2-Kendinize en yakın hissettiğiniz film hangisi?

Issız Adam. Çünkü günümüzde yaşadığımız ilişkilere benzer duygu geçişlerini örnek almış. Aşkın karmaşık ve pişmanlık hali gibi.

3-Yarısında çıktığınız film var mı? 

Hayır, korksam da, sıkılsam da, uyuklasam da hiçbir filmin yarısında çıkmam. Nitekim bir filmin ne kadar zorluklarla çekildiğinin bilincinde olduğum için emeğe saygım sonsuz…

4-Bu rolü ben oynamalıydım dediğiniz bir rol var mı? 

Juliet’i tiyatro sahnesinde oynamayı isterdim çünkü Shakespeare’in en sevdiğim oyunlarından biridir. Oyunun ana konusu en yalın haliyle, ”aşk ölümü bile göze alır” şeklinde özetlenir.

5-Uykunuzu kaçıran bir film var mı? 

Leonarda Di Caprio’nun oynadığı The Basketball Diaries psikolojimi bozmuştu diyebilirim. Gecelerce saçma sapan rüyalar, uyuyamamalar vs. Sanırım o kadar güzel oynamış ki ben de yaşadıklarına o kadar çok üzülüp etkilenmişim ki, benim uykular bayağı bir süre kaçmıştı..

6-Hâlâ izlemediğiniz için utandığınız bir film var mı?

Kendi oynadığım bir filmi hala izleyemedim. Ama bunun için utanıyorum diyemem. En kısa zamanda kısmet diyebilirim ancak

7-Sinemada kahramanınız kim? 

Kevin Costner!!! Kendisiyle birlikte, Türkiye’de çekilen bir reklamda oynama şansım oldu. Kişiliğine ve oyunculuğuna hayran kaldım. Sinemada kahramanım ”Kevin Costner” diyebilirim bağıra bağıra.

8-Sizin için bir filmde öncelikli olan hikaye mi yoksa teknik/görsellik mi? 

Kesinlikle hikaye. Son zamanlarda o kadar aynı hikayeleri görüyoruz ve taklitlere şahit oluyoruz ki… Hikayenin güzel olması benim için öncelikli olandır. Hikaye güzelse gerisi zaten sırayla gelir..

9-İçinde bulunmak istediğiniz bir proje ya da çalışmak istediğiniz bir yönetmen var mı?

Çağan Irmak. Onun herhangi bir projesinde olmayı çok isterdim.

10-Hayatınız film olsa adı ne olurdu? 

İsmi belli ama sır gibi sakladığım için söylemesem daha iyi ama şöyle bir ipucu vereyim. İçinde hayatın tüm parçalarından azar azar olan, aşkın tam ortasında beslendiği, kahkahaların havada uçuştuğu, gözyaşlarının ise yanaklardan sessiz adımlar attığı, hayallerin de sonsuz olup birer birer gerçek olduğu bir film olurdu.

11-AVM sineması mı sokak sineması mı?

Kesinlikle sokak sineması. AVM’lerden o kadar bunaldık ki… Eskiden evde dört duvar arasından bunalıp açık havaya atmak isterdik kendimizi. Şimdi ise insanlar evde sıkılıp dışarı çıkıp hava alma yerine AVM’leri tercih ediyorlar. Ben sokak sinemasının son demini yakalayanlardanım. Onun keyfi çok ayrı…