10.11.2017

Murder on the Orient Express: Rayları Aşındıran Yalanlar Treni

 

Ünlü Roman Tekrar Beyaz Perdede…

Edebiyat dünyasının en popüler kalemlerinden Agatha Christie’nin romanları her dönemde sinemanın ilgisini cezbetmiştir. Geçen yılların ardından yeniden bir Christie romanı uyarlamasıyla beraberiz. Daha önceden birkaç kez uyarlanan roman, bu sefer zengin bir oyuncu kadrosuyla desteklenerek anaakım seyirciye ilgi çekici bir şekilde sunuluyor. Ülkemizdeki ilk gösterimi de İKSV aracılığıyla Sirkeci Garı’nda gerçekleştirilen bir gösterimle seyirciyle buluştu.

Christie’nin en bilinen romanlarından biri olsa da yine de filmin konusuna kısaca değinelim. Hercule Poirot (Kenneth Branagh) ipuçlarından yaptığı çıkarımla ününe ün katmış bir detektiftir. Yeni gelen bir iş yüzünden acele bir şekilde Doğu Ekspresi ile İstanbul’dan yola çıkar. Trende birbirinden farklı mesleklerde farklı tipte insanlar vardır. Trenin bir noktada bozulmasıyla beraber trende bir kişinin öldüğü ortaya çıkar. Poirot parlak zekası ve sezgileriyle bu olayı çözmek adına vagondaki herkesi sorgulamaya başlar.

Çoklu Karakter Yapısı, Yıldız Oyuncu  Kadrosu…

Tipik çok karakterli bir Christie uyarlaması olan Murder on the Orient Express, farklı karakterlerin  varlığıyla adeta bir bulmaca çözüyormuş izlenimi vermesi sayesinde izlenebilirliğini akıcı kılmaya çabalıyor. Her karakter sorgulanırken yeni bir ayrıntı ortaya çıkarken daha önce bulunan ipuçlarının teker teker çürüdüğünü fark ediyoruz. Senaryo olabildiğince karmaşıklaşarak algının hataya zorlanması sağlanıyor. Tüm gerçekler her Christie romanında olduğu gibi finale kadar büyük bir titizlikle saklanıyor. Amaç seyirciyi şaşırtmak… Nitekim filmin finali bunu yapabilecek faktörlere sahip de diyebiliriz.

Peki sorun ne? Sorun şaşırtıcı gibi görünen finalin bir bakıma olabildiğince zorlama olması olarak kabul edilebilir. Christie’nin en popüler eserlerinden biri olsa da, ne yazık ki zamana yenik düşen bir eseri olduğu gerçeği filmin ağır tonuyla birleşince olumlu özelliklerini kaybetmeye başlıyor. Romanın inandırıcılıktan uzak kurgusu, filmin sonunda zorlama bir hikâyenin içinde olduğunuzu ve zaman kaybettiğinizi hissettiriyor.

Başarılı Hantal Bir Uyarlama…

Tabii bunu bir kenara bırakırsak film açık bir şekilde iyi bir roman uyarlaması olarak yorumlanabilir. Kenneth Branagh uyarlama filmler konusunda artık kendince rüştünü ispatlamış bir yönetmen olarak Agatha Christie ruhunu filme sonuna kadar hissettiriyor. Filme mizah öğeleri eklenerek izlenebilirlik rahatlatılmaya çalışılmış. Lakin her yolcuyla yapılan sorgu seansları maalesef bir süre sonra tekrar tekrar aynı şeyi izlediğiniz hissini veriyor. Kullanılan siyah beyaz flashbackler, bir anda Tv filmi izliyormuş etkisi bırakıyor.

Neyse ki oyuncu performanslarının canlılığı filmin sonunu görmenizi sağlıyor. Bilhassa filmin hem başrolünü üstlenen, hem de yönetmenliğini yapan Kenneth Branagh canlandırdığı karakterde akılda kalıcı bir performansla filmin yıldızlaşan ismi oluyor. Bir yere kadar Daisy Ridley’in de öne çıktığı oluyor. Genel kadro ise tüm bu parıltısına rağmen vasat performanslar sergileyerek filmin monoton akışı içerisinde kayboluyorlar. Johnny Depp pek göze batmıyor sayılır.

Anaakım izleyicinin beğenisini kazanabilecek, başarılı bir uyarlama olan Murder on the Orient Express, Agatha Christie romanlarının müptelaları için adeta bir hazine niteliği taşıyor. Ancak bu romanları genç nesillere taşımayı hedefleyen Hollywood için kötü haber de kaçınılmaz görünüyor. Tüm hatlarıyla film genç izleyiciler için fazla hantal bir kurguya sahip ve içeriğinde çok fazla karakter barındırdığı için kafa karıştırıcı olabilir.