29.05.2017

Naciye: Evim Evim Kanlı Evim

Türkiye’deki ilk gösterimini !f İstanbul’da yapan Türk gerilim – korku filmi Naciye, vizyon seyircisiyle buluşuyor. Yurtdışında Screamfest’te gösterilen film, karışık eleştiriler almıştı. Tanıtımlarda doğal olarak olumlu yorumları öne çıkarılan Naciye, Türk korku sinemasında nasıl bir yerde konumlandırılabilir buna göz atalım.

Öncelikle filmin konusuna kısaca değinelim. Naciye (Derya Alabora) çocukluğundan beri aynı evde yaşayan, psikolojik sorunları olan bir insandır. Sahip olduğu tek şey evidir. Bu yüzden eve gelen kiracılar tehlike oluşturmaktadır. Naciye bu duruma kendince bir çözüm bulur.

Naciye, Türk sinemasında pek rastlamadığımız bir yan türe ait bir film olarak akıllarda kalıyor: Slasher… Türkçe’ye karakterlerin tek tek öldürüldüğü, cinayet filmleri diye kabaca açıklayabiliriz. Hatta bu anlatımla anlaşılamayacağından dolayı türe dair örnekler vermemiz gerekirse; Halloween, 13th Friday, Elm Sokağı Cinayetleri gibi filmleri bu türe örnek gösterebiliriz. Tabii o serilerin sahip olduğu fantastik öğeleri düşündüğümüzde, belki de “Maniac” filmi gibi bir örnek vermek daha oturaklı bir seçim olacaktır. İtalyan korku sinemasında “giallo” türüne tam olmasa da, akrabalık bağlarının olduğunu da belirtmekte fayda var.

Bir korku filminde gerilimi yükselten mizansenler yaratmak gerçekten de kolay iş değildir. Naciye’nin bu açıdan çok başarılı mizansen çalışmaları var. Ana karakterini çok iyi kullanabiliyor. Türk sinemasında pek rastlamadığımız netlikte vahşet sahneleri son derece yerinde ve güzel çekilmiş. Ancak bu artılara rağmen Naciye teknik sorunlara yenik düşüyor. Bu yüzden de gerek atmosfer anlamında, gerekse bir gerilim – korku filmi olarak kan kaybetmeye başlıyor.

Filmin kurgusunu ameliyata benzetirsek, Naciye‘nin ameliyattan sakat çıktığını söyleyebiliriz. Genel olarak filmin kurgu aşamasında temel sorunlar var. Filmin akışına etki eden kritik hatalar filmin kurgu masasında sağlam temeller üzerine oturturulmadığını izleyicisine yansıtıyor. Buna paralel olarak filmin geneline yayılan tempo sorunları ve aralara yedirilmeye çalışılan görsel imgeler anlamsızlaşarak filmin seyir zevkini etkilemiş.

Kurgu masasında halledilmesi gereken sorunlardan biri de ses bandı denilebilir. Özellikle mikrofonun yanlış kullanımından kaynaklı düşük kalan ses kanalı, kurgu masasında artırılmaya çalışılsa da, sesin patlaması engellenememiş. Diyaloglarda karakterlerin sesleri, ortam sesinde kaybolup gitmiş. Ev içi sahnelerde de evin içine yayılan ses, filmin ses anlamında ciddi sıkıntılarının olduğunun kanıtı denilebilir.

Filmin bir diğer zayıf yanı ise müzik kullanımı olarak nitelendirilebilir. Filmle alakasız seçilen müzikler, filmin geneline öyle gelişigüzel yerleştirilmiş ki, filme vermesi gereken etkiden uzak bir seyir izlemiş. Hatta bu yüzden sessizliği yaşayamadığımız anlar yüzünden, filmin gerilim sahnelerinde vites indirerek düşüşe geçtiği gerçeği yadsınamaz. Gerilim filmlerinde bu tip dinamikler, bilhassa da müzik kullanımı söz konusu olduğunda filmin kaderini belirleyen önemli etkenlere dönüşüyorlar. Filmdeki müziklerin tamamını kaldırdığımızda inanın film etkileyici bir hal alabilirdi.

Sonuç olarak bir ilk film olmasından kaynaklı olarak duruma daha ılımlı yaklaşabiliriz. Türk sineması korku türünde farklı örnekleriyle ilerisi açısından umut veriyorlar. Ancak ilk film de olsa filmin teknik problemleri halledilmeden izleyici karşısına çıkmaması daha hayırlı bir girişim olabilirdi. Filmin kurgudaki eksikleri ve tempo sorunları, ses bandındaki sıkıntılar, kötü müzik kullanımı, bazı kısımlardan derinliksiz kalan senaryosu ile sarışın kadın filmden çıkarıldığında filmin artılarına odaklanmamız mümkündür.

Derya Alabora ve diğer oyuncuların performansları gayet yerinde olmuş. Potansiyeli olan bir senaryonun ilk draftlarında olgunlaşmadan projeye aktarıldığı çok açık denilebilir. Biraz daha üzerinde çalışılsa, çok daha iyi bir iş ortaya çıkabilirmiş. Filmindeki vahşet sahnelerinin de iyi çekildiğini söylemek lazım. Türk sinemasında yeni arayışlar devam ederken Naciye, slasher türüne dair cesur bir deneme olarak dikkat çekiyor. Bu filmde yapılan hatalar, yönetmenin gelecek filmlerinde tekrarlanmazsa Türk sineması yeni bir yönetmeni daha müjdeliyor diyebiliriz.