17.10.2018
Nokta – 102
Anon (2018)
Andrew Niccol’ü severim ancak genç sayılabilecek yaşında tüm enerjisini tüketmiş ve zamanın gerisinde (nasıl şaka ama?) kalan bir yönetmene dönüşmüş durumda. Gelecekte geçen filmler yapıyor olmasına rağmen demode bir yönetmen olmak ise ironik. Belki de değil.
Phantom Thread (2018)
Paul Thomas Anderson’ın Phantom Thread’inin ustaca yazılmış, çekilmiş ve kurgulanmış olduğu açık. Her sinemaseverin de görmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira bu tarz “ne yaptığını bilen film”leri görme fırsatını kaçırmamak gerek. Ancak benim için ne sevimli ne de tatminkâr bir deneyim oldu.
Suburbicon (2017)
Clooney’nin iyi bir yönetmen gözü var. Coen’lerin yazı yeteneğinden bahsetmeye de gerek yok. Lakin Afrikalı Amerikalı bir ailenin Suburbicon’a taşınması ve Damon’ın karakterinin başından geçenlerin arasında kalın bir kütük duruyor.
Belki bunlar içiçe geçmek zorunda olmayan hikâyeler, bunu kabul ediyorum. En azından bir bütün oluşturabilselerdi belki de tek başlarına ilgi çekici olmayan ve tahmin edilebilir bu hikayeler filmi en azından bir bütün yapabilirdi.
Red Sparrow (2018)
Red Sparrow, iyi bir kitaptan uyarlanmış ancak süreyi iyi kullanamadığı için öyküsünü sıkıcı kılmayı başarmış gibi duruyor. İstemsiz şekilde ortaya çıktığı bariz olan parçalı yapısı ile filmin dışında kalmak gayet olağan. Sinematografisi göz alsa da filmin kendisi ortalamanın üstüne çıkamıyor.