01.09.2017
Nokta – 11
Crimson Peak (2015)
Guillermo Del Toro, stil olarak eşsiz işlere imza atıyor. İçerik olarak defalarca gördüğümüz bir hikayenin de izlenebilir olmasının tek sebebi bu.
Eğer gerçekten bu adamı sevmek istiyorsanız, Hellboy’ları Pasific Rim’i bir kenara bırakıp David Cronenberg’ten de izler göreceğiniz ilk uzun metrajlı filmi Cronos’u (1993) izleyin. Gördüğünüzü severseniz El Espinazo del Diablo’yu (2001) da kaçırmayın.
Sicario (2015)
Incendies (2010) ile umut veren, Enemy (2013) ile gönlümü fetheden bir başyapıta imza atmış ve benim de en çok okunan analizlerimden birini yazmama vesile olmuş Denis Villeneuve, şimdiden en beğendiğim yönetmenler arasına girmiş durumda. Prisoners (2013) ile teknik açıdan oldukça başarılı olan ancak en hafif tabirle ahlakçı (ki çok büyük küfürdür) bir film çekmiş ve hayal kırıklığı yaratmıştı.
Sicario ise ana karakteri anlatının merkezinde ancak pasif konumlandırması dikkat çekici bir tercih ama tıpkı Prisoners’ta olduğu gibi filmi başyapıt yapmaya yetecek kadar güçlü bir senaryo yok.
Yine de tüm bu verilerin ışığında rahatlıkla söyleyebilirim ki uzun zamandır orijinal bir iş ortaya koyamayan Ridley Scott’ın yerine Blade Runner’ın devam filmini yönetecek olması heyecan verici.
Sisters (2015)
Amy Poehler’a aşina değilim ancak Tina Fey’i komik bulurum. İyi ki bu filmle tanımamışım. İşin ilginç yanı bu kadar komedyen varken tıpkı Trainwreck’te (2015) olduğu gibi Amerikan Güreşçisi (Çok eskiden Pankreas Güreşçisi denilirdi bunlara) John Cena’nın bir yan rolde daha parlaması.
Bence bunun yerine 30 Rock’tan iki bölüm izleseniz size daha faydalı olur. Hiç olmazsa tebessüm edersiniz.