21.11.2016
Nokta – 49
Huntsman: Winter’s War (2016)
Pamuk Prenses’in anlatıldığı ilk filmi hatırlıyorum. Daha doğrusu izlediğimi hatırlıyorum, o kadar. Yine de bir sahnesinin bile hafızamda yer etmemiş olması bana eserin kalitesi ve yaratıcılık katsayısı açısından bir fikir veriyor.
Bu devam filmi de öncülünün peşinden gidip insan hafızasında kendini kısa sürede yok edecek bir malzemeden yapılmış.
Merak edip Charlize Theron ve Kıvanç Tatlıtuğ’un neden bu filmde yer aldığını araştırdım. Onar milyon dolar almışlar. Emily Blunt ise bu filmde yer aldığı için pişman olduğunu söylemiş. Muhtemelen on milyon dolar alamadığından.
Kubo and the Two Strings (2016)
Filmin mistik kolaycılığına tav oldum diyemem. Hikaye sıradan, hedef bilindik. En büyük avantajı sevimli olması. Bunu sadece sözel değil görsel bazı gag’ler ile sağlamışlar ki bunun için ciddi bir stop motion mesaisi gerekiyor. Ekibi tebrik ediyor bir dahaki sefere zamanlarını daha faydalı işlere harcamalarını salık veriyorum.
The Flight of the Phoenix (1965)
Derdinden çöle düşen bir uçağın sağlam parçalarını kullanarak yeni bir araç inşa ederek çıkış yolu arayan kazazedelerin öyküsünü anlatan bu film iddia edildiği gibi ne çok ilginç ne de çok başarılı.
“Bir rahip, bir haham bir de imam uçağa binmişler…” gibi stereotip karakterlerin içi dolmuyor. Bu karton adamlarla da en fazla vasat bir filme ulaşıyorsunuz.
Arrival (2016)
Her (2013) nasıl ki sıradan bir aşk filmi değilse, Arrival da sıradan bir uzaylı istilası filmi değil.
Her iki film de birer hayat manifestosu.
Villeneuve, Enemy (2013) ile zirveye taşıdığı çıtayı orada bırakmış. Arrival ile daha ana akım bir havzada yeni bir çıta yaratmış. Üzerinde çalıştığı her türe de Kubrickvari bir imza atacağa benziyor.