31.01.2017

Nokta – 57

Divines (2016)

La Haine (1995) gibi çok daha iyi örnekleri olan Fransa’daki düşük gelirli banliyölerde yaşananları anlatan bir başka film daha. Sıkılmıyorlar da. Kadın bir yönetmenin iki genç kızı anlatmayı tercih etmesi temadaşlarından tek farkı ancak asla yeteri kadar iyi değil.

The Lobster (2015)

Yorgos Lanthimos, Kynodontas (2009) ile yukarıya koyduğu çıtayı Alpeis (2011) ile nispeten düşürmüştü. Lobster’da bu iki film arasında adeta bir orta yol bulmuş, imkanlı absürd ile imkansız absürdü birleştirmiş ve bu esnada “ölçek” büyütmeyi de başarmış. Ayağı yere basmayan farklı bir Her (2013).

Aşkı bambaşka bir anlatma biçimi.

La La Land (2016)

Dans numaralarıyla süslü bir filmin parçalı olması gayet olağan ama filmin en büyük eksiği de bu eklektik yapısını sürekli hissetmeniz.

Bu yüzden, bütüne bakıldığında Damien Chazelle, Whiplash’in (2014) gerisinde kalıyor. Akılda kalıcı şarkılar az. Mükemmel sahneleri çiğ sahneler takip ediyor. Belki de bu yüzen güzel bir aşk hikâyesinin aşılabilir engeller ile mücadelesi buruk ve yapay bir tat bırakıyor. Her şey bir yana garip bir şekilde filmi seviyor ve tekrar izlemek istiyorsunuz.