07.03.2017

Nokta – 62

Logan (2017)

Logan hakkında şu ana kadar duyduğum en güzel tanım yabancı bir film eleştirmeninden geldi: “Marvel ve DC yıllarca insanları film soslu “ürün”lerin gerçek birer film olduklarını düşündürdü. Logan, onları utandırıyor.”
Logan, James Mangold gibi bir yönetmenin film üzerindeki yaş sınırının kalkmasıyla özgürleşmesinin bir sonucu.
Yaşlanmış bir silahşörün, geleceğin western çölünde kendisini belki de ilk kez bulmasının hikayesi.
Superman ve diğer kahramanları İsa (Kurtarıcı) mitiyle eşleştirmeye bayılan Hollywood’dan, bu kez Logan üzerinden ters, daha doğrusu yan çevrilmiş bir mesaj da var.
Yıllardır beklenen “film”e sonunda kavuştuk.

Split (2016)

M. Night Shyamalan, yıllar sonra ayaklanmış ve The Visit (2015) ile -küçük, etkili, kendiyle dalga geçen- yeni bir damar yakalamıştı.
Bu damardan devam etmek yerine bir kez daha yanına tanınmış bir isim alarak daha önceleri işe yaramış “hit” formülüne dönmüş durumda.
Uzun bir aradan sonra izlenebilir, keyifli bir iş çıkardığını söylemek mümkün.
Yoksa… mümkün değil mi?

Underworld: Blood Wars (2017)

Eski canavar-canavara karşı modelini yeniden tedavüle sokan Underworld serisi düşmeye devam ediyor. Büyük bütçeli ve süresi uzun bir televizyon dizisi bölümünden farksız. Len Wiseman’ın başrol oyuncusu Kate Beckinsale’i tavlamak için çektiği aşikar olan Underworld (2003) setinde alevlenen aşk evlilikle sonuçlanmıştı.
Tabii evlenince de ayrılmamak için karısına sürekli devam filmi çekti.
Geçtiğimiz yıl çiftin boşanması sonucunda sanırım bu seriyi devam ettirmenin de bir manası kalmadığını düşündüğünü umuyorum çünkü bu filmler de evlilikleri gibi katlanılmaz bir durumda.