15.03.2017

Nokta – 63

Riphagen (2016)

Hollanda’da 2. Dünya Savaşı sırasında görevli olan Riphagen’in akıl almaz öyküsünün anlatıldığı film, düşük prodüksiyon değeri ve esasında bir mini seri olarak tasarlandığını belli eden eklektik yapısı yüzünden yara almış. Ancak hikâye o kadar çarpıcı ki kusurlarını görmezden gelmek gayet mümkün.

Hollanda’nın 2. Dünya Savaşı’nda Nazi işgali altındaki haline tanık olmak için izlemekte fayda var. Bazıları için eğitici bile olabilir.

La Fille Inconnue (2016)

Muayenehanesine mesai saati dışında gelen bir kadını içeri almayan Dr. Jenny Davin, daha sonra bu kadının öldürüldüğünü öğrenir.

Çok gizemli ve gerilimli bir filmin başlangıcı gibi dursa da Dardenne Kardeşler bir kez daha insana: “Eee sonuç?”  dedirtecek bir filmle karşımızda. En azından bu kez bir kapitalist sistemi eleştirisi olarak görülebilecek Deux jours, une nuit (2014) kadar iç şişirmiyor.

Ancak burada da kapitalist sistemi eleştirmek bir yana dursun, “mesaim bitti mi dakka durmam aga” diyen bir doktorun başına gelen hazin olayları göstererek bize tam tersi bir mesaj veriyor gibi. Daha çok işverenin lehine olan esnek saat düzenine geçilmesini tavsiye eden bir kamu spotu gibi.Bilmiyorum Belçika’da da kamu spotu var mı acaba: “Allez papa!” diyen çocuk, nefes nefese kravatını gevşeten bir baba?

Kendileriyle çelişmişler bence.

Kong: Skull Island (2017)

Kong, Gareth Edwards‘ın yönettiği Godzilla’nın (2014) Legendary şirketinin yaratmaya çalıştığı yeni Canavar Evreni’nin resmen başladığını ilan etmiş durumda.

Bir King Kong filminden beklediğiniz şey Kong’un sağı solu yumruklaması ise aradığınızı bulacaksınız. Bir çok havalı çerçeve ve sahne var. Ancak kurgu Kong’un düşmanları gibi paramparça. Apocalypse Now (1979)’ı çok sevmekle ondan süzdüklerini bir King Kong filmine hakkıyla yedirmek arasında bir Kong boyu mesafesi var ki bu filmde gayet selvi boylu.

Geri kalan her şey sığ. Samuel L. Jackson ve John C. Reilly dışında -ki o da kendine has cazibesi ile rolü kotarıyor- kimseye rol yazılmamış. Sadece güzel güldüğü için bir başrol daha kapan Brie Larson ve “Yeni fitness’a başladım. Pazularım çıkmış mı?” adlı dar fanilasıyla Tom Hiddelston spor salonlarından sinema salonlarına düşmüş gibi.

Şahsen ben adayı da pek kafatasına benzetemedim.

“İşte kafatası adası” deyip bir İngiltere fotoğrafı gösterselerdi gayet manalı bir hareket olurdu ancak İskoçya ve İrlanda’ya çok çektiren İngilizleri karşılarına almak istememiş de olabilirler. Bilemedim.