26.06.2017
Nokta – 69
Berlin Syndrome (2017)
The Snowtown Murders (2011) ile dikkatimi çeken Cate Shortland’ın bir kez daha yeteneğini gösterdiği bir film Berlin Syndrome.
Klişe konusunun ters yüz edildiği noktalar titizlikle seçilmiş. Örneğin konudaşları gibi kandan beslenmiyor. Bu kez talihsiz genç kız çoğu zaman olduğu gibi bir Doğu Avrupa ülkesinde değil Berlin’de kaçırılıyor. Burada medeniyet vurgusu gayet bilinçli şekilde yapılmış. Nitekim onu alıkoyan kişi de kırsalda yaşayan yamyam bir aile değil, şehirli eğitimli bir İngilizce öğretmeni. Bununla beraber kurt maskesi, akordeon, çilek (kırmızı bir yasak meyve) gibi nesnelerin sembolik anlamları etkileyici şekilde kullanılmış.
Pazarlandığı gibi bir korku filmi değil iyi bir psikolojik gerilim filmi Berlin Syndrome. Böyle bir beklentisi olanlar şaşırtıcı derecede zengin karakterleri olan başka bir Palmer filmi Lights Out (2016)’u tercih etmeliler.
Patriot’s Day (2017)
11 Eylül saldırıları gerçekleştikten sonra bir çok stüdyo, film yapımcısı ve yönetmen ağız birliği etmiş ve söz konusu terör eylemini filme aktarmanın kurbanlara haksızlık olacağı konusunda görüş bildirmişlerdi. Tabii ki olayların şokunun etkisi ile edilen bu anlamsız beyanlar kısa sürede yerini çeşitli denemelere bıraktı.
Bugün bu tarz terör saldırıları mevzu bahis olduğunda Hollywood sinemasının geldiği nokta United 93 (2006) gibi sömürüye yakın anlatımlar kullanmak yerine, hem kurbanların anılarına ve yakınlarına hem de olaylar sırasında görev almış insanlara saygı gösteren bir anlatım dili olmuş durumda.
Gerçek olayların dramatizasyonu ve kurgu öykü ikilisinden ilki tercih edildikçe bu filmler tarihe düşülen notlar oluyor.
Patriot’s Day ise bu trendin en iyi halkalarından biri. Karakterleri tanıtmak ile uğraşırken olay örgüsünün iplikleri sökülebilirdi ancak seyirciye aptal muamelesi yapmadan onları elinde tutmayı başarmış bir filme saygı duymak gerekiyor.
The Mummy (2017)
Universal’ın “Ben de Marvel olacağım” hevesi ile çıktığı yeni “karanlık sinema evreni” yolundaki ilk başarısızlığı. Son da olmayacak. Sayısız yazar tarafından elden geçirilmiş olduğu belli olan senaryonun ve dolayısı ile filmin belirli bir yönü yok. Halbuki kendisi ve ardılları için en önemli mesele doğru tonun tutturulmasıydı. Otomatik pilotta giden, ruhu olmayan kötü bir deneme.