31.05.2018
Nokta – 96
I, Tonya (2017)
Craig Gillespie, son dönemde Breathe (2017), A United Kingdom (2016), Concussion (2015) gibi ilgi çekici konuların başarısız sonuçlandığı biyografik filmler dünyasında kendi imzasını atmayı başarmış. Tonya Harding üzerinden şov dünyası ve onun yarattığı gerçeklik algısı üzerine de dördüncü duvarı yıkarak söyleyecek kıymetli sözleri var.
Wonder (2017)
Stephen Chbosky, kendi yazdığı kitaptan senaryosunu uyarladığı ve yönettiği The Perks of Being a Wallflower (2012) güzelliğinden sonra bir kez daha hedefi 12’den vurmuş. Çok kolaylıkla duygu sömürüsüne kaçabilecek bir öyküyü müthiş bir dengede tutmayı başarmış. Çok katmanlı anlatı yapısı ile filmin öyküler arası geçişlerindeki dikiş izlerini belli etmeyecek incelikte çalışmış. Yılın en güzel sürprizlerinden biri.
Brad’s Status (2017)
Kariyerinde Emoji filmi olan birinde göre Mike White şaşırtıcı derecede düzgün bir işe imza atmış. Hayattaki yerini ve başarısını sorgulayan bir babanın iç hesaplaşmalarını izliyoruz. Kendisinin yaşayamadığı “olmak” hissini oğlunun başarısı ile telafi etme hatasına düşen tüm ebeveynler için geçerli bir öykü kurulmuş. Monolog içine hapsolmuş filmlerden pek hoşlanmasam da filmde Stiller’ın oynadığı karakterin özendiği bütün karakterlerinin karikatür olduğunu düşünsem de Brad’s Status, eleğin üzerinde kalmış.
24 Hours to Live (2017)
“Eski bir tetikçi, gönülsüz de olsa son bir işe razı olur ancak olaylar beklenmedik şekilde gelişir” filmlerinden ayrıldığı tarafı öykünün yirmi dört saat ile sınırlı olması. Biraz Crank (2009), biraz da herhangi bir B filmini karıştırmışlar ancak tad alınacak gibi değil. “O kadar kötü ki kötü” tabirini rahatlıkla ekrana doğru savurabilirsiniz.