11.04.2018

Nokta İFF Özel

Disobedience (2017)

Sebastián Lelio temiz bir iş çıkarmış ancak Disobedience, olduğundan büyük sözler söylemeye çalışan küçük bir film. Uyarlandığı romanın yazarı Naomi Alderman’ın kendi dindar geçmişi ve onu yeni yeni geride bırakabilmesinin etkisi görülüyor.

Tamamen orta yolcu bir bakış açısı benimseyen Alderman’ın eserinde toplumsal dışlama var ancak kimse o kadar da kötü değil. Belki “dar” komünitelerde baskılar korkulduğu kadar yıkıcı olmaz ancak kendisinin daha “agresif” inançlar hakkında da yazarken bu kadar liberal olmasını bekliyoruz.

Transit (2018)

Christian Petzold’un yeni filmi Transit, Nazi döneminde Fransa’ya kaçan bir adamın öyküsünü zamansız bir bakış açısı ile ele alıyor. Bu sayede günümüz mültecilerini, Nazi zulmünden kaçanlar ile eşliyor. Şahsen bu şoven “alt çizme” işini çok sevmedim. Benzer bir “zamansızlık” yaklaşımı It Follows’da da nesneler yardımı ile görmüştük ancak Transit’teki tercih ile yaratılan bilinçli yabancılaşma hissi şahsıma keyif vermedi.

The Happy Prince (2018)

Oscar Wilde’ın ilgi çekici, renkli ancak toplumsal baskılar ve cezai yaptırımlar yüzünden yoldan çıkan hayatının anlatıldığı Happy Prince’de Rupert Everett ilk yönetmenlik denemesi olmasının da etkisiyle olsa gerek savruk bir film ortaya çıkartmış. Wilde hayranı birinin sevip etkilenebileceği aşikar olsa da diğer seyirciler ile arasında önemli bir mesafe olacaktır.