29.12.2017
O AN: Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak
Kendi Hayatından En Önemli Anlar
Sinemamızda Ahmet Uluçay’ın oldukça özgün bir yeri var. 30 Kasım 2009’da hayalini kurduğu projeleri ile birlikte bu hayattan göçüp gitti. Uluçay, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinin Tepecik köyünde süren yaşamında sadece sinema aşkı ile imkansızlıklar içinde film yapmaya çalışıyordu.
İlk uzun metraj filmi Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’tan ( 2002 ) çok önce 1993 yılında kısa filmler çekmeye başlamıştı. Tüm kısa filmlerinde , tek belgeseli Bizim Köyün Orta Yeri Sinema ( 1995 ) ‘da da ilk filminde olduğu gibi kendi hayatından önemli anları sinemaya aktarmıştı.
Ahmet Uluçay, sinemaya merak sarmadan önce daha öğrencilik zamanlarında resme meraklıydı , tıpkı Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’taki Recep gibi. Filmde Recep karpuzcunun yanında çırak olarak çalışmaktadır. Karpuzların resmini yapıp tezgahın yanına asar ama onun esas derdi görüntülerin hareket etmesidir. Arkadaşları adını gımıldakçıya çıkartsa da o bunun sinema olduğunu bilir. Onun bu sevdasını en yakın arkadaşı Mehmet de paylaşır. Köyde onlara inanan tek bir kişi vardır o da köyün delisi Ömer. Mehmet ile sinemadan kırpık filmleri toplarlar. Recep bir akşam duvarlarında film afişlerinin olduğu odada onu büyülerle bu sevdadan vazgeçirmek için filmleri kaynar kazanda yakan annesinden gizli, gaz lambasının ışığında görüntüleri hareket ettirmeye çalışır.
Görüntünün Gımıldadığı An
Sinemada hareketli görüntünün nasıl oluştuğuna dair okuduğu kitabın satırlarını parmağı ile takip ederken biz de bu delikanlının heyecanına katılırız. Görüntünün saniyede yirmi dört kez durması ifadesine kafası takılır. Gaz lambasının ışığında kırpık filmleri öyle hızlıca yukarı doğru oynatır ki sonunda görüntüler gımıldar. Artık ondan mutlusu yoktur. İşte bu an Ahmet Uluçay’ın belki de hayatındaki en mutlu andır. Köyde sinemanın adı gımıldak olmuştur. Recep’in onun sinema olduğunu anlatma heyecanına biz de katılırız. Mehmet ile yaptıkları en ilkelinden projeksiyon cihazı ile gözlerinin önünden geçen görüntülere kendileri hikâyelerini uydururlar.
Filmde görüntülerin hareket ettiği an insan hayatında aşkla, gönülden isteyerek yapılan işlerin her türlü engeli, olumsuzluğu yıkıp yok ettiğinin sinemaya yansımış en başarılı örneklerinden biridir.
Ahmet Uluçay hastalığı ile savaşırken bir yandan da Bozkırda Deniz Kabuğu filmi için çalışıyordu.