09.06.2016
Ve Panayır Köyden Gider: Belki de Hiç Gelmemiştir
Son yıllarda genç yönetmenlerin cesur projelerle sinemaya katkı sağlamaya başlamasından sonra tür sineması adına farklı çalışmalar izleyiciyle buluştu. Özellikle ana akım sinemanın dışında kalan birçok örnek kendi yolunu çizip farklılıklarını ortaya koymaya çalıştılar. Tabii kimileri başarılı oldu, kimileri ise ümitlerini bir sonraki filmlerine taşımaya tercih etti. Sonuç olarak Türk sineması çeşitlilik anlamında kazanmaya başladı diyebiliriz. “Ve Panayır Köyden Gider” de bu farklı projelerden biri olarak birbirleriyle benzerlik yarışına giren dramalardan sıyrılıyor.
Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz: Zamansız bir köye bir yabancı gelir. Köyde yaşayan bir grup insan, bu gizemli adam hakkında tahminler yürütürler. Ancak tahminlerinden öteye gidemezler. Yabancı adam, insanlarla iletişim kurmaya başladıkça, aslında masum gibi görünen bu köyün altındaki karanlık geçmişi öğrenmeye başlar. Zaman ilerledikçe işler karışır ve içinden çıkılmaz bir cehennemi andırmaya başlar.
Mete Sözer’in ilk filmi olan yapım, özellikle başrol oyuncuları Cem Davran ve Engin Altan Düzyatan’dan güç alarak ayakta durmaya çalışıyor. Kendince bir atmosfer kurarak, izleyiciye sıra dışı bir film müjdeliyor. Başarılı görüntü çalışmasıyla Balkan filmlerini anımsatan yapım, post modern öğeleri üst üste koyarak kendi dinamiklerini oluşturuyor. Kendi gerçekliğinde kurallar koyarak farklı bir boyuta kapılarını açık bırakıyor. Filmin senaryosu kağıt üstünde iyi durduğundan, cehenneme açılan kapılardan geçen dikenli yolda farklı olmayı başarıyor.
Ve Panayır Köyden Gider her ne kadar alışılmışın dışında bir film olsa da, iyi bir film olmanın gerekliliklerini karşılayamıyor. Fiyakalı tiratlarla dolu senaryosu, oyuncu yönetiminin de zayıf olmasıyla beraber oyuncuların ağızlarına oturmuyor. Bu yüzden de inandırıcılıklarını yitiriyorlar. Tecrübeli birkaç oyuncu dışında genel kadrodaki oyuncular, abartılı performansları ve yerel ezgilere sığınan yapaylıklarıyla filmin sürüne sürüne ilerlemesine neden oluyorlar.
Film senaryosunun ağırlığını kaldırmadığından dolayı akıcılığını yitiriyor ve seyir zevki zor olan bir yapıma dönüşüyor. Bilhassa yanlış mizansen seçimleri, başarılı bir şekilde kotarılamayan kimi sahneleriyle film ivme kaybederek sert bir şekilde yere çakılıyor. Kendi içinde farklı yerlere gönderme yapması bile filmi kurtaramıyor. Karakterlerin derinliksiz yazılmaları ve amatör hataların birleşmesiyle beraber film kaosun içinde sinemasal ölümün içine sürükleniyor.
Filmin ölüm üzerine söylediği afili repliklerine rağmen, ölümü yansıtmadaki yoksunluğu belki de filmin en büyük handikabı diyebiliriz. Film zamansız köyüyle yer yer post apokaliptik bir dünyaya ait gibi görünse de, hedeflediği noktayı kaçırarak tekerleği patlayıp yolda kalmış bir arabaya benziyor. Ömer Kavur’un “Akrebin Yolculuğu” filminde başardığı bütünlüğü, Ve Panayır Köyden Gider ne yazık ki başaramıyor.
Sonuç olarak farklı oluşuyla ileride kültleşme ihtimali olan Ve Panayır Köyden Gider, iyi bir film olamasa da kendine has dokunuşlarıyla peşinden belli bir kitleyi sürükleyecek kapasiteye sahip diyebiliriz. İyi görüntü çalışması ve zamansız köy atmosferiyle, Türk sinemasında görmeye alışmadığımız bir tarzda filmin varlığı adeta tescilleniyor. Klasik dramlardan sıkılan seyirci için heyecan verici bir film olabileceği gibi; izleyici dostu olmayan tarzıyla izlenmesi zor bir filme de dönüşebileceği gerçeği dikkate alınmalıdır.