29.07.2022

Pera Sohbet: Abbas Bozkurt

MUBI Türkiye Editörü Abbas Bozkurt

Sinemaseverlerin MUBI Türkiye’de seyirciyle buluşacak filmlere dair verdiği tepkiler, gelecekteki planlarımızın da en büyük katalizörü

200’den fazla ülkede, 12 milyon sinemaseveri çevrim içi platformunda buluşturan MUBI, son dönemdeki atılımlarıyla sinemaseverlere zengin seçenekler sunan dijital platformların başında geliyor. Dijital prömiyerini yapan filmleri seyirciyle buluşturmanın yanı sıra festivallerde öne çıkan yapımları da bir sürenin ardından kataloğuna ekleyen MUBI’nın Martin Scorsese Sunar: World Cinema Project seçkisi ise bu yılın en heyecan verici işlerden biri hiç kuşku yok ki. Aralarında önemli klasiklerin bulunduğu seçkide toplam 19 film yer alıyor ve 11 Nisan’dan itibaren de özenle yenilenmiş tertemiz kopyalarıyla MUBI kataloğuna ekleniyor. Platformun bu seçkiye verdiği önem, yeni yatırımları ve en önemlisi dijital platformların yükselişini MUBI Türkiye Editörü Abbas Bozkurt ile konuştum. Keyifli okumalar dilerim.

200’den fazla ülkede, 12 milyon sinemaseveri çevrim içi platformunda buluşturan MUBI’nın bu yıl en çok heyecanlandıran girişimlerinden biri olan “Martin Scorsese Sunar: World Cinema Project” seçkisini konuşarak başlayalım isterseniz röportajımıza. Duayen yönetmen Martin Scorsese’nin kurucusu olduğu The Film Foundation ile gerçekleştirdiğiniz bu iş birliği süreci nasıl başladı, gelişti ve son halini aldı?

Martin Scorsese’nin dünyanın farklı köşelerinden çıkmış, kopyaları tehlike altındaki klasikleri yeniden gündeme getirmeyi amaçlayan bu projesi, bizim dünya sinemasından çok sesli bir seçkiyi sunmayı şiar edinen bakışımız için biçilmiş kaftan. Sinema tarihi yazılırken mutlaka dahil edilmesi gereken, 7. sanatın hikayesini değiştirebilecek türden yapımlar bunlar. Martin Scorsese, MUBI ve The Film Foundation arasındaki iş birliğinin önemini kendisi şöyle anlatıyor: “MUBI, sinemanın sanatsal, kültürel, tarihi önemini yaymak için yola çıkan bir kurum olarak bizim için ideal bir yol arkadaşı.” Bu ortak ideali pek çok ülkede seyirciyle paylaşabilmek bizim açımızdan gurur verici. Bu gösterimler kapsamında, Metin Erksan imzalı Susuz Yaz ve Lütfi Ömer Akad imzalı Hudutların Kanunu’nun restore edilmiş kopyasıyla kendilerine yeni seyirci toplulukları bulacak olmasının da bizim açımızdan ayrı bir önemi var.

The Film Foundation, 30 yılı aşkın süredir filmleri korumayı, restore etmeyi ve dünyanın her yerinden, sinema tarihinin tüm dönem ve türlerinden filmleri izleyicilerle buluşturmayı hedefliyor. Bugüne kadar da 925 filmi izleyicilerle buluşturan paha biçilemez bir oluşum. Bu iş birliği kapsamında ise filmler 11 Nisan’dan itibaren belirli aralıklarla MUBI kataloğuna eklenmeye başladı. Seçki kapsamında yer alan 19 film hangisi?

Aralarında Muna Moto (Jean-Pierre Dikongué-Pipa, 1975), Pixote: A Lei do Mais Fraco (Héctor Babenco, 1980), Shatranj-e baad (Mohammad Reza Aslani, 1976), Limite (Mário Peixoto, 1931), Hanyo (Kim Ki-Young, 1960), Hudutların Kanunu (Lüfti Ö. Akad, 1966), Soleil O (Med Hondo, 1967), Titash Ekti Nadir Naam (Ritwik Ghatak, 1973), Mest (Ermek Shinarbaev, 1989), Sayat Nova (Sergei Parajanov, 1969), Trances (Ahmed El Maanouni, 1981), La Femme Au Couteau (Timité Bassori, 1969), Maynila: Sa mga kuko ng liwanag (Lino Brocka, 1975), Insiang (Lino Brocka, 1976), Susuz Yaz (Metin Erksan, 1963), Lewat Djam Malam (Usmar Ismail, 1954), Dokfa nai meuman (Apichatpong Weerasethakul, 2000), La noire de… (Ousmane Sembène, 1966) ve Borom sarret (Ousmane Sembène, 1963) filmlerinin yer aldığı özel seçki, Martin Scorsese Sunar: World Cinema Project başlığı altında MUBI’de sinemaseverlerle buluşacak.

MUBI, çevrim içi gösterimin yanı sıra dağıtım ve yapım alanında da son dönem stratejileriyle önemli adımlar atıyor. Bu doğrultuda “Bir MUBI sunumu” mottosuyla festivallerden sonra veya ilk kez MUBI’de seyirciyle buluşan filmler büyük beğeni topluyor ve sosyal medyada üzerine çokça konuşuluyor. Önümüzdeki aylarda seyirciyle buluşacak “Bir MUBI sunumu” filmler hangileri olacak? 75. Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan seçili filmler de bu listede yer alacak sanırım…

David Cronenberg’in heyecanla beklediğimiz filmi Müstakbel Suçlar (Crimes of the Future), yine aynı derecede bizi heyecanlandıran Park Chan-wook imzalı Ayrılma Kararı (Heojil kyolshim), Lukas Dhont’a Cannes’da Jüri Büyük Ödülü kazandıran Yakın (Close), Paul Mescal’in başrolünde yer aldığı, bir kısmı Türkiye’de çekilen Güneş Sonrası (Aftersun), Berlinale’de Altın Ayı kazanan Alcarràs, A24’ün son dönemdeki en güçlü filmlerinden İnsanlar (The Humans), Mia Hansen-Løve’nin Léa Seydoux’lu yeni filmi Güzel Bir Sabah (Un beau matin) bunlardan yalnızca birkaçı.

Arthouse sinemanın uluslararası ölçekte en önemli kurumlarından olan bugüne kadar pek çok önemli yapımın uluslararası satış haklarını temsil eden Almanya merkezli The Match Factory’yi bir süre önce bünyenize katmıştınız. Anlaşma The Match Factory’nin yanı sıra prodüksiyon alanında faaliyet gösteren Match Factory Productions’ı da kapsıyor. Oldukça stratejik olan bu hamle kapsamında dünya satış hakları ve film üretimi konusunda gelecek planlarınız neler? Anlaştığınız yönetmenler hangileri?

MUBI, yakın zamanda hem ülkemizde hem de “odak bölge” olarak adlandırdığımız bazı ülkelerde dağıtım alanında ciddi adımlar attı. Prodüksiyon kısmında da geleceğe dair planlarımız var. The Match Factory sinema anlayışı ve bünyesindeki yönetmenlerle MUBI’yle ruh eşi diyebileceğimiz, sektördeki saygınlığı ve sinema dünyasına kazandırdıklarıyla her zaman ilgiyle takip ettiğimiz bir oluşum. The Match Factory’nin MUBI bünyesine katılması elbette bizim açımızdan gurur verici bir durum. Filmlerin yapım aşamasına dahil olma anlamında mevcut projeler olsa da bu birleşmenin asıl etkisini önümüzdeki yıllarda hep beraber göreceğimizi düşünüyoruz. Geleceğe dair bizi en çok heyecanlandıran gelişmelerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

MUBI, bir Türk yatırımcı tarafından kurulduğu için Türkiye ayağına da ayrı bir önem veriliyor. Özellikle “Bir MUBI sunumu” başlığı altındaki birçok filmin seyirciyle buluşacağına ilişkin paylaşımlarda MUBI Türkiye’nin de yer aldığını görüyoruz. Sanırım bu kararın alınmasında Türkiye’deki sinemaseverlerin bu filmlere ve MUBI’ye gösterdiği ilgi de önemli bir faktör hiç kuşkusuz değil mi?

Türkiye’de sinema kültürünün çok canlı olduğunu, sinemayla gönül bağı kuran, fikrî anlamda da pek çok meseleye sinema üzerinden yaklaşan geniş bir kitle olduğunu söylerken içimiz çok rahat. Tüm dünyada MUBI’nin en aktif kullanıcı topluluklarından biri Türkiye’de. Hayata, sosyal ve politik gelişmelere sinema üzerinden bakan, filmleri günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası kılan, çok geniş bir yaş grubuna yayılan bir topluluktan bahsediyoruz. Onların MUBI Türkiye’de seyirciyle buluşacak filmlere dair verdiği tepkiler, gelecekteki planlarımızın da en büyük katalizörü. Her şeyden öte, bize en çok çalışma şevki veren unsur, bu topluluğun yarattığı heyecan.

Yalnızca çevrim içi gösterimine odaklanmanın yanı sıra bağımsız sinemanın gelişmesi ve desteklenmesine yönelik de çeşitli iş birliği ve sponsorluk çalışmalarınız devam ediyor. Bu doğrultuda Atlas Sineması’nın “MUBI En İyiler Seçkisi”ne ev sahipliği yapması, İstanbul Mimarlık Festivali kapsamında yapılan iş birliği, Sinematek / Sinema Evi’nin açık hava gösterimlerinde seyirciyle buluşan MUBI filmleri, 41. İstanbul Film Festivali’ndeki Mayınlı Bölge tema sponsorluğu ilk aklıma gelenler. Önümüzdeki süreçte bu strateji doğrultusundaki planlarınız neler olacak?

Antalya Film Festivali, Documentarist ve daha birçok festival, müze ve kültür merkeziyle ortaklıklarımız oldu, olmaya da devam edecek. MUBI’yi sadece dijital ortamda film gösterimine odaklanan bir platform olarak değil, sinema kültürünü takip eden ve onu bilfiil etkileyen bir aktör olarak konumlandırıyoruz biz kendi zihnimizde her daim. Bizim yayın politikamızla festivallerin ve sinemateklerin sinemaya bakışı büyük oranda örtüştüğünden, bu ortaklıklar da doğal bir şekilde gelişiyor. Önümüzdeki dönemde de daha küçük ölçekli festivallerden geniş kitlelere hitap edenlere, bu yöndeki iş birliklerimizi sürdürmek istiyoruz.

Ve son olarak o çok sorulan soruyu yöneltmek istiyorum. Dijital platformlar sinema salonlarında film izleme ritüelini tamamen bitirecek mi?

MUBI’de en tepeden başlayarak, sinema salonlarının film izleme kültürünün ayrılmaz bir unsuru olduğunu düşünen bir anlayış hakim. Hem MUBI Go adı altında şimdilik sınırlı sayıdaki ülkede uygulanan projemiz (Bu proje kapsamında üyelerimiz, gündemde olan pek çok önemli yapımı ücretsiz olarak sinemada izleyebiliyor), hem de farklı ülkelerde salonlar ve kültür merkezi benzeri yapılar inşa ederek, dijital deneyimi fiziksel deneyimle birleştirme hayalimiz bunun en büyük kanıtı. Meksika’da sürmekte olan sinema salonu projemiz, sinematek benzeri bir işleve sahip olmasını arzuladığımız bu fiziksel ortamlar için şu an verebileceğimiz en somut örnek. Diğer ülkelerde de salonlar kurma hayalimiz geleceğe dair bize en çok heyecan veren gündemlerimizden biri.

Dijital platformların salonda film izleme alışkanlığını dönüşüme uğrattığını hep beraber yaşayarak görüyoruz, ancak bu her ülkede farklı şekillerde kendini hissettiriyor. Artık her hafta vizyon filmleriyle beraber dijital platformlara yeni gelen filmler de sinema mecralarında düzenli olarak kendine yer buluyor. Sinema daha önce de teknik dönüşümlerle, televizyonun gelişi, video ve DVD gibi formatlarla çeşitli dönüşümler geçirdi. Bu değişim pandeminin etkisiyle çok büyük ivme kazandığı için gündemimizin merkezine oturmuş durumda. Bu kadar hızlı değişen bir sektörde gelecekte ne olacağını kestirmek hayli güç. MUBI olarak bu ayrımı reddedip, dijital ve fiziksel deneyimi bir arada yaşatmanın yollarını sürekli aramaya devam edeceğimiz bir yol planımız var. Bu arayışta ısrar etmek, sinema kültürünün geleceği açısından önemli bir yer tutacak gibi duruyor.