31.10.2016

Rıza Sönmez ile Röportaj

riza-sonmezMerhabalar Rıza Bey

Oyunculuktan yönetmenliğe geçen kişilerdensiniz. Yönetmenlik koltuğu için sizi motive eden şey ne oldu ve neden daha önce değil de şu an yönetmenlik?

– 1991 yılında Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne öğrenci olarak girdiğimde okulun eğitim açılımı, tiyatro, sinema, tv idi. Mahmut Tali Öngören senaryo dersine, Kemal Sunal sinemada oyunculuk, Hasan Özgen televizyon ve belgesel, Muzaffer Hiçdurmaz yönetmen yardımcılığı dersine giriyordu. Oyunculuk birincil arzum değildi ama ancak film çekebilecek motivasyonu buldum. MSM’yi bitirdikten sonra da Marmara Üniversitesi Güzelsanatlar Fakültesi Sinema Tv yüksek lisansı yaptım. Çok sayıda film projesi olup oblomovluktan gerçekleştiremeyen biri olarak bir silkinmem gerekliydi, şimdiymiş o kendine gelme zamanı.

Filmi çekmeye karar verme sürecinizden biraz bahseder misiniz? İlk filmini çeken kişiler genelde risksiz işlerin replikasını yapmaya çalışır. Sizin filminiz ise bunun tamamen zıttı. Bu konudaki fikirleriniz neler?

– Aslında bir çok uzun metraj proje fikri dosyalarımda duruyor. Bunların için de kitle odaklı filmler olduğu gibi, geniş kitlerle buluşmayı hedeflemeyen işler de var. Düşük bütçeli bir iş yaparak kendimi harekete geçirmeye çalıştım. Kültür bakanlığının belgesel destek fonundan küçük bir fon buldum yerel kaynakları ve kendi özkaynaklarımızı harekete geçirerek projeyi gerçekleştirdik. Bağımsız olduğumuz içinde risk alabileceğim yeni önermelerde bulunma şansına sahip oldum. Klasik film dramaturjisiyle de bir öykü anlatabilirdim, öyle projelerim de var ancak Belgesel’in anlatım yollarını genişletecek yollar bulur muyum? Hatta bulmalıyım diye yola çıktım. Ortaya bu proje çıktı.

Döküdrama sinemada özellikle bizim sinemamızda örneği pek olmayan bir tür. Anlatmak istediklerinize uygun olduğu için mi bu türü seçtiniz? Yoksa bu tarz bir film çekmek aklınızda hep var mıydı?

– Belgeselde sıkışmış bir alanda işler yapılıyor yeni yollar aranmalı diye düşünmüş ve tartışmışımdır. Dünya da bu konuda ufuk açıcı işler var. taklide düşmeden bir yol bulabilir miyiz arayışım vardı. Yukarıda da söylediğim gibi ifade yolları ararken bu sonuca ulaştık. Antalya’da seyircilerin ve profesyonellerin filme dair tepkilerine bakarsak olumlu bir yerde olduğumuzu söyleyebiliriz.

Filminiz izlemeyen biri için ilginç ismiyle öne çıkıyor. Bu ismi koymaya sizi iten düşünceler neydi? Antalya Film Festivali’ndeki söyleşide filmin ismini son anda değiştirdiğinizi söylediniz. Sorun olmayacaksa önceki ismi öğrenmek isteriz.

– Dünyada binlerce film çekiliyor, Cannes ve Berlinale’ye yaklaşık 7-8 bin film başvuruyor. Bütün dünyada onbinlerce belgesel ve döküdrama çekiliyor. Bu kadar filmin içinde farkedilmek çok zor. Bütün üreticiler filmleri fark edilsin diye isminden, afişine promosyonuna kadar çabalar sarfediyor. Dezavantajlı bir türde üretimde bulunup filmimizin içeriğinden haberdar etmek ne anlattığımızı iletmek öyle kolay değil. Bu binlerce enformasyon içinde sadece adımızla var olmamız mümkün değil. Eğer bütçeli bir iş yapıyorsanız. Ünlü oyuncular yahut IMDB’de etkisi yüksek çalışma arkadaşlarına ihtiyaç var. bunları yaptığınızda da istediğiniz ilgiyi ve bilinirliliği oluşturamayabilirsiniz. Filmin adı kullandığımız şarkılardan birinin adıydı. İçerikten haber veren bu isim üzerine çalışırken emin olmadığım anlar olmadı değil ancak Antalya Film Festivali ve sonrası gösterdi ki arzu ettiğimiz görünür olma çabasına ulaştırdı. Bu kadar uzun olması şart değil ama görünme çabanıza hizmet eden bir isim yararlı olabilir.

orhan-pamuk-1200x670Kars ve Kars halkının Orhan Pamuk’un Kar romanıyla sevgi/nefret ilişkisi yıllardır biliniyor. Filme “Berber Kâ” karakterini eklemek aklınıza nasıl ve ne zaman geldi?

– Kars’la ilgili bir iş yapma arzum hep vardı. Görme engelli şarkıcı Yüksel’le Soğuk Filminin çekimleri sırasında tanıştık. Onu merkeze alan bir arama öyküsü üzerine çalışmaya başladım ve basit bir tretman oluşturup Kars’a gittim. Giderken yanımda daha önce Okuduğum Kar Romanı’nı da götürdüm. İlk fikrim, müzisyen arayan gözleri görmeyen bir şarkıcının bize şehir turu yapmasıydı, fakat bu Kars’ın siyasi iklimi ve insan profiliyle ilgili bir şey söylemiyordu. Orhan Pamuk’un Kar Romanı ve Masumiyet Müzesi Romanı ve fiziki müzesi ilham kaynaklarından oldu ve Berber Kâzım Âlem karakteri ortaya çıktı.

Orhan Pamuk’un filme dönüşü nasıl oldu? Ona ulaşmadan önce Orhan Pamuk’un filme vereceği olumlu/olumsuz tepki sizi korkutuyor muydu?

Orhan Pamuk’un olumsuz tepki verebileceğini düşünmeden projeye başladım çünkü projenin Kar Romanı Güzellemesi diyebileceğimiz bir çerçevede olduğunu düşünüyorum Fakat adını değiştirip ORHAN PAMUK’A SÖYLEMEYİN KARS’TA ÇEKTİĞİM FİLMDE KAR ROMANI DA VAR olunca ona iletmenin bir yolunu bulmalıyım diye düşündüm. Orhan Pamuk’la iletişime geçebileceğimiz ortak dostlarımız vardı. Ayrıca Orhan Pamuk’un Nobel kutlaması şimdi kapanan bana ait restoranda olmuştu, o zaman ki yayıncısı ve bazı arkadaşları benim ulaşabileceğim niyetimi anlatabileceğim insanlardır. Romanlarının okuru ve hayranı olarak da kaygıya yer olmadığı hissindeydim. filmin kaba kurgusu bittiğinde tesadüfen bir lokanta da karşılaştık ben hem kırmızı saçlı kadın hem de Kar romanını imzalattım. Kar Romanı filmde kullandığımız aksesuar-roman yüzlerce rengarenk post-it var. Orhan Pamuk “bunlar nedir?” diye sordu. Kısaca filmden sözedip bir filmin bir USB bellekte kopyasını verdim. Adını değiştirdikten sonra da ona ilettim.

Film Orhan Pamuk ve Kars ile gündeme gelse de aslında müzisyen Yüksel Ermutlu’nun yolculuğunu anlatıyor. Yüksel Bey’le tanışma hikayenizi ve onu filme ikna sürecinizden bahseder misiniz? 

– Daha önce söylediğim gibi Uğur Yücel’in Soğuk Filmi sırasında karşılaştık. Projenin taslağını yazdıktan sonra 7 dakikalık bir tanıtım filmi çekmek için Kars’a gittiğimde Yüksel Ermutlu’ya projeden söz ettim. Tanıtım videosu bir bakıma oyunculuk imkanlarını da test ettiğimiz bir çalışma oldu. Yıllardır şarkı söyleyip sahne aldığı için ikna etmekte zorlanmadık. Çok da iyi oyunculuk sonuçları aldık. Filmimiz boyunca hayatında daha önce herhangi bir filmde oynamamış yüzden fazla insanla çalıştık.

Bir yönetmen olarak ilk filminizde yapmak istediklerinizi ne denli gerçekleştirdiniz? Gelecekteki yönetmenlik özelinde kariyer hedefleriniz neler?

– Bu filmin benim ilk filmim olması aslında belli ölçülerde tesadüf oldu. Uzun zamandır dökü-drama olmayan birkaç proje üzerine çalışıyorum. Bu filmin hem yaratım hem de çekim süreçlerinden çok mutlu olduk. Bu ruhta bu kavrayışta iki projem daha var senaryoları üzerine çalışmaya devam ettiğim. Eğer imkan bulursam bu projeleri ve tabi ki diğer projeleri somutlaştırmanın yollarını arayacağım.

Proje çok yeter ki ömrümüz olsun.