22.02.2016

Room: Sonunu Getiremeyen Gizli Dünya

Room Vizyonİrlandalı yönetmen Leonard “Lenny” Abrahamson, 2007 yapımı Garage ve 2012 yapımı What Richard Did filmleriyle çeşitli film festivallerinde önemli başarılar elde etti. Hatta What Richard Did ile 32. İstanbul Film Festivali‘nde en iyi film seçilerek Altın Lale ödülüne ulaşarak ülkemizde de ses getirdi. Abrahamson’ın bir sonraki filmi Frank ise Michael Fassbender, Maggie Gyllenhaal, Domhnall Gleeson gibi oyunculardan kurulu kadrosu ve Sundance gibi festivallerde aldığı olumlu dönüşlerle yönetmenin dünya çapında üne sahip olmasını sağladı. Yükselişteki yönetmenin Hollywood’a geçişi ise güçlü bir hikayeyle oldu.

Emma Donghue‘nun aynı adlı çok satan kitabından sinemaya uyarlanan Room, beş yaşındaki oğlu ile küçük bir odaya hapsedilen Ma’nın dramını ve annenin kaçış için oğlu Jack ile yaptığı riskli planın yarattığı gerilimi konu alıyor. Bunu da küçük Jack’in bulundukları odadan başka bir mekan görmeyen gözünden aktarıyor. Donghue’nin Room’u yazmak için esin kaynağı ise 2008’de tüm dünyayı sarsan Josef Fritzl olayı. Fritzl, Avusturya’da tam 24 yıl boyunca kızı Elisabeth’i bir bodrumda hapsedip, ettiği tecavüzler sonucu kızından yedi çocuk sahibi olan bir sapık. Donghue’nin olayın ortaya çıkmasından bir süre sonra gazetede okuduğu Elisabeth’in beş yaşındaki oğlu Felix‘in dış dünyayı hiç görmediği için uyum sağlamakta zorlandığı haberi ise yazara ilham veriyor.

Kitaptan çıkıp biraz daha filme değinmek gerekirse; filmlerinde olayı amaç değil araç olarak kullanan, filmin odağına olayın karakterde yarattığı etkileri ve karakterdeki değişimi koymayı tercih eden Abrahamson, Hollywood ürünü ilk eseri Room‘da da tarzını pek değiştirmeyip aynı formülle ilerliyor ki kitapta da benzer bir gidişat söz konusu. Fakat bunda ne derece başarılı olduğu büyük soru işareti… Konusunun temelini gizem ve aksiyona bağlayan bir filmin odak noktasını kaydırıp, karakter çözümlemesi ve ağdalı drama yerleştiriyor ve bunun altından kalkamıyor. Kağıt üzerinde etkili bir sinema filmine dönüşecek potansiyele sahip olan Room, ilk yarısı sürükleyici vasat bir melodramdan öteye geçemiyor.

*Yazının devamı filmle ilgili spoiler içerir

Room Vizyon2Room’un en büyük eksiği gizem/gerilim odaklı bir film yerine dram ve psikolojik yönü ağır bir film olmak istemesi ama izleyicide tam tersi bir etki bırakması. Gerilim dozu yüksek kısma çok az yer verilmesine rağmen vurgulanmak istenen, durumun Ma ve Jack’teki etkilerinden (günlük hayata adapte olmaya çalışırlarken yaşadıkları psikolojik değişim) ziyade yine o ufak gizemli kısım vurucu kalıyor. Ma’yı odaya kapatan Old Nick hakkında hiçbir şey bilmememiz, Ma’yı neden yedi sene boyunca o odada tuttuğuna dair pek bir açıklama yapılmaması bilinçli bir tavır olsa da bu tavrın altı defalarca çizilip göze sokulması ve yedi yıllık esareti bitiren kaçışın, “plan, Jack’in çıkışı, Ma’nın kurtarılışı, Nick’in yakalanması” sürecinin çok çok kısa bir zamanda gerçekleşmesi senaryoya dair birçok şeyin havada kalmasına sebep oluyor.

Filmin bir an önce gelmek istediği psikolojik dram evresine geçtiğimizde de güçlenmesi gereken hikaye tam tersine vasatlaşıyor. Dünyası ufacık bir odadan ibaret olan ve ağaç, köpek, araba vb. her şeyin bizde uzaylı kavramının oluşturduğu görüntüden dahi daha az şey ifade ettiği Jack’in odadan çıktıktan sonra yaşadığı travma beklenenden daha yumuşak gerçekleşiyor. Jack’in beş yıldan oluşan ufak yaşamını bir anda bırakıp annesi dışında biriyle diyaloga girmesi, hiç görmediği cisimleri ve canlıları tanımaya çalışması Jack için durumu kurtuluştan çıkarıp eziyete dönüştürüyor. Çünkü Jack hiçbir şeyin farkında olmadığı odada aslında mutludur. Film, Jack’in ağzından konuşmasına rağmen çocuğun yaşadığı travmanın büyüklüğünü ve içten içe annesiyle doğum günü kutladığı odaya dönme isteğini yansıtamıyor. Kaçırılma, yedi yıllık esirlik, bir anda gelen annelik vasfı gibi büyük travmalara sahip Ma’nın Jack’e bunları yansıtmamak için verdiği çaba, kendini sürekli olumlu kalmaya zorlaması ise filmin en güçlü tarafı.

Room, çarpıcı bir konuya ve iyi oyunculuklara sahip olmasına rağmen sınıfta kalıyor. Odaya hapsolma/kaçış/normal hayata adapte’den oluşan üç farklı evreye adil davranmayıp tüm yükü sinematografik açıdan da en zayıf olan üçüncü evreye yıkıyor. İzleyici daha karakterlerin içine sıkıştığı evrene ortak olmadan dış dünyaya alışma travmalarına şahit oluyor. Bu sebeplerle de aldığı sayısız ödül ve adaylığa rağmen başyapıt olabilecek bir temelden ortaya çıkan ortalama bir üründen öteye geçemiyor.