09.12.2016
Sen Benim Herşeyimsin: Fedakar Baba Olma Kılavuzu
Tolga Çevik ve Tolga Örnek Güçlerini Birleştiriyor
Türkiye’de popüler sinemayı düşündüğümüzde kaliteli işleriyle dikkat çeken Tolga Örnek ilk akla gelen yönetmenlerden biridir. Adaşı Tolga Çevik ise komedyen namına belli bir çıtayı aşmış bir kişi olarak saygı görmektedir. Ancak nedense bu başarılı kariyerini Tolga Çevik, sinema namına pek renklendirememiştir. Bu yüzden de sinemada komedi dediğimizde ilk aklımıza gelen isim olmaz. Bu iki isim güçlerini birleştirerek duygusal bir komediye imza atarak izleyicileri memnun etme arayışıyla vizyondaki yerlerini alıyorlar.
Sen Benim Herşeyimsin için remake demek daha uygun olacaktır. Meksika yapımı film “Instructions Not Included”den uyarlanan yapım, çocuğu doğran mı gerçek ailesidir, yoksa büyüten mi sorularına kendince cevaplar vermeyi hedefliyor. Buna paralel olarak da orijinal filmin izinden giderek Türk seyircisini gözyaşlarına boğmayı hedefliyor.
Filmin konusunu kısaca şöyle özetleyebiliriz. Sedat (Tolga Çevik) hayatı boyunca sorumluluk almaktan kaçınmış, kafasına estiği gibi yaşayan zampara adamın tekidir. Ancak bir gün geçmişte ilişki yaşadağı bir kadın elinde bebeğiyle karşısına çıkar. Sedat başta anlam veremese de, kendi çocuğu olduğunu öğrendiğinde şaşkınlığa uğrar. Kadın çocuğu Sedat’a bırakıp kaçınca, Sedat’ın artık tek amacı olur. Bu minik kızı başarıyla büyütmek ve hayatını düzene sokmak zorundadır. Bu yüzden kızın geleceği adına dublörlüğe başlar.
Hikaye olarak çoğunlukla absürte kaçan bir hikayeye sahip olan Sen Benim Herşeyimsin, fedakar bir babanın hikayesini anlatırken; empati kurulduğu takdirde duygusal anlar yaşamanızı kaçınılmaz kılıyor. Özellikle Tolga Çevik’in kendi kızını ve oğlunu filmde oynatarak sinemaya alıştırma sürecinde uyumu yakaladıkları söylenebilir. Hatta bu avantaj sayesinde kimi sahnelerde duygusal anlamda izleyiciyi etkilemeyi başarıyorlar.
Ağlatan Meksika Rüzgarları Sinemamızın Yüzünü Güldürmüyor
Cengiz Bozkurt filmin komedi yükünü sırtına almışçasına filmi yan karakter olmasına rağmen sürüklemeye çalışmış. Melis Birkan’ın son derece başarısız performansı ne yazık ki inandırıcılıktan yoksun olmasından kaynaklı olarak izleyiciyi kandıramıyor. Tolga Çevik de Türkiye’nin Adam Sandler’ı olma hedefini büyütmüş gözüküyor. Çünkü rolünde Sandler’dan farkı yok. Sandler da, Çevik de her filmlerinde duygusal sahnelerde başarılı oyunculuklar çıkartabilirlerken, komedi açısından kötülüğün sınırlarını zorluyorlar. Gereksiz mimik kullanımı bilhassa Çevik’in oyunculuğunu baltalıyor. Çocuk oyuncular da olabildiği kadar durumu idare ediyorlar.
Filmin geneline baktığımızda artık bilgisayar oyunlarında dahi bu kadar kötü görsel efektlerin kullanılmadığını söyleyebiliriz. Senaryonun ve kurgunun işleyişinin klişeliği, oyunculukların yerlerde sürünmesi ve mizansenlerin fazla duygu sömürüsüne müsait olmasıyla birlikte film, genel izleyiciyi kandırabilecek niteliklere sahip denilebilir. Ancak gerçek sinema seyircisi için film tam bir kabusa dönüşebilir. Bunca kötü unsurun varlığı seyir zevkini doğal olarak sekteye uğratıyor.
İyi Niyetli Ama Kötü Çekilmiş Bir Film…
Bilhassa Tolga Örnek’in onca başarılı işine rağmen bu filmde varlığı tek kelimeyle hissedilmiyor. Ne oyuncu yönetimi, ne de mizansenlerin kadrajlanmasında başarılı hamleler filmde mevcut. Örnek adeta kariyerindeki dip noktayı bu filmle bulmayı başarıyor.
Sonuç olarak ağlatma garantili bir film olmasına rağmen, bir sinema eserini ayakta tutacak hiçbir unsuru içinde barındırmıyor. Kötü oyunculuklar, kötü kurgu, klişe senaryo ve tahammül edilemeyecek kadar başarısız görsel efektlerle birlikte Sen Benim Herşeyimsin, iyi niyetli bir film olmasına rağmen Tolga Örnek’in kariyer enkazı olarak sinema tarihinde yerini alıyor.