08.08.2019

Sinemanın En İyi İkili Performansları – 19: Andrew & Fletcher

Whiplash, Damien Chazelle‘in 2014 yılında yönettiği ikinci uzun metrajlı filmi ve gerçek anlamda yükselişe geçtiği dönemi ifade etmekte. Whiplash’i çektiğinde 20’li yaşlarının sonunda olan Chazelle, filmin ana karakteri olan Andrew’un yerine kendini koymakta zorlanmamış olmalı. Küçük ve kişisel bir öykü üzerinden ilerleyen ve mütevazı bir yapımmış gibi duran ama her sahnesinden enerji fışkıran film 2015 yılında beş dalda Akademi Ödülleri’ne aday gösterilmişti ki, bu dallardan biri de “En İyi Film” kategorisiydi. Akademi tarafından En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Kurgu ve En İyi Ses Miksajı ödüllerine layık görülen film, Chazelle’in sinema tarihine adını altın harflerle yazmasını sağlamıştır.

Hayatta hiçbir başarı tesadüf değildir. Emek, ter ve gözyaşı olmadan hayatın hiç bir alanında öne çıkmak söz konusu bile olamaz. Whiplash adını aldığı doğaçlama şarkıdaki gibi süprizlere açık, enerji dolu ve değişken bir yapıya sahip. Filmin ana karakteri olan Andrew genç bir müzisyen adayı olarak ülkesinin en iyi müzik okulu olan Shcarffer Konservatuarı’na girmiştir ve başarılı olmak için deli gibi çalışmaktadır. Başarıyı sadece emek vererek ve ter dökerek başarabileceğinin farkındadır. Okulun en iyi orkestrasının şefi olan Terence Fletcher ile tanışmasıyla birlikte, hem hayata bakışı değişecek hem de gerçek kişiliği ortaya çıkacaktır. Film, Andrew’un başarıyı elde etme yolunda düşe kalka ilerlediği bir yolculuk filmi olmakla birlikte insanların birbirlerinin sınırlarına zorlamak pahasına kalkıştıkları rahatsız edici davranışların sonuçları üzerine odaklanmaktadır. Andrew ve Fletcher arasında ilişki filmin psikolojik gerilim türüne doğru evrilmesine neden olmuştur. Filmin bu iki ana karakteri birbirlerini şiddetli bir şekilde zorlayarak muhteşem bir Whiplash performansına zemin hazırlamışlardır.

Hırslı Bir Genç Andrew

Filmin ana karakteri Andrew filmin flashback bölümlerinden anladığımız üzere çok küçük yaşlardan itibaren davul çalan ve jazz müziğine özel ilgisi olan genç bir müzisyen adayıdır. Uzun yıllar babası Jim ile birlikte yaşayan Andrew, konservatuar eğitimi için babasının yanından ayrılmış ve ilk kez kendisi için çok istediği bir şeyi yapmıştır. Hemen hemen her hafta sonu babasıyla buluşan ve sinemaya bile onunla giden Andrew için babası tarafından müzik tutkusunun anlaşılamaması oldukça üzüntü verici ve aynı zaman onu hırslandırıcı bir durumdur.

Babası Jim halen müzik haricinde seçenekleri olduğunu düşünmektedir. Ama Andrew’un müzikten vazgeçmeye niyeti yoktur. Andrew, annesinin babasını terk etmesi sonrasında oldukça içine kapalı bir hal almış ve kendini müziğe adamıştır. Andrew’un müzik haricinde bir şeyle ilgilenmesini isteyen tek kişi babası da değildir. Neredeyse bütün çevresi onun hayatını kazanabileceği ana akım bir işle ilgilenmesi gerektiğini düşünmekte ve başka çocuklarla karşılaştırmaktadır. Buna karşılık Andrew yazarlık hayallerinden vazgeçen ve öğretmen olan babası gibi davranmamakta kanın ve terinin son damlasına kadar savaşıp başarılı olmak için uğraşmaktadır.

Başarılı olmak için sabah akşam çalışan Andrew’un yolu tesadüfen okulun en değerli hocası olan jazzcıların piri Fletcher ile kesişir. Fletcher’ın zor bir hoca olduğunu bilmekte ama yine de onun muhteşem orkestrası “studio band” içerisinde olmayı çok istemektedir. Önce yedek davulcu olarak orkestraya katılan Andrew sonrasında daimi üye olarak orkestra ekibine dahil olacaktır. Bir anda yakaladığı başarı hayatının diğer yanlarına da sirayet etmiştir. Uzun zamandır beğendiği Nicole ile çıkmaya başlayan Andrew için işler iyi gitmeye başlamışken yeniden sorunlar çıkmaya başlar. Sorunların temelinde ise Fletcher’ın şiddet dolu vahşi eğitim tarzı yatmaktadır. Fletcher orkestra ekibi üyelerinin kendisi gibi olması gerektiğini düşünmekte onları hoyrat bir rekabetin içerisine sokarak değersizleştirmektedir. Ve bu durum onları depresif davranışlara sahip olmaya itmektedir. Andrew bu zorlayıcı rekabet koşullarında kendini kaybetmiş ve acımasız bir hal almıştır. Sabahlara kadar süren çalışma koşullarında kan ter içinde kalan elleriyle sadece başarıya odaklanırken Nicole’le olan ilişkisini bile noktalamıştır.

Müzik eğitimi usta – çırak ilişkisine en açık olan alandır. Usta ve çırak arasında güven, uyum ve sinerji birebiri müziğe yansımaktadır. Whiplash’de usta –çırak arasındaki ilişki bir meydan savaşına dönmüştür. Kazanan kimse yoktur. Andrew’un son performansında kanayan sadece elleri değildir, özgüvenidir de aynı zamanda. Özgüvenini kazanmadan kendini kendine kanıtlamadan sahneden inmeye niyeti yoktur.

Diktatör Bir Müzisyen Fletcher

Diktatörlük ve müzik yan yana geldiğinde ne kadar anlamsızlaşan ve aslında asla bir arada görmememiz gereken iki kavram. Hele orkestra müziği ve jazz söz konusu söz konusu olunca daha da korkunç bir hale geliyor. Orkestra birlikte uyum sahibi olmak ve çok seslilik demek, jazz sonuna kadar özgürlük en büyük kendiliğindenliğe kavuşmayı sağlıyor. Film muhteşem müzikleri ve doğası nedeniyle Fletcher gibi hocanın varlığı ile çelişmekte ama filmi bambaşka bir noktaya taşımakta. Sanatçıların sahip olduğu rekabet sanatına ve eğitimine yansırsa ne olur? Fletcher gibi olur.

Fletcher, iyi bir jazzcı ve başarılı bir hoca olabilir ama çoğu kez fiziksel şiddeti içerisinde barındıran eğitim tarzı onu işinden edecektir. İnsan ister istemez neden bu kadar iyi bir müzisyen bu kadar saldırgan olabiliyor diye kendi kendine soruyor. Geçmişi hakkında çok bilgi sahibi olmadığımız Fletcher da müzisyen bir aileden gelmediği için daha mı çok çalışmıştır acaba? Ya da Fletcher’ın rekabet ile yaratacağını düşündüğü çalışma aşkı gerçekten doğru mudur? Eski öğrencisinin intihar etme nedeni acaba bu acımasız eğitim tarzı mıdır? Okuldan ayrıldıktan sonra jazz kulübünde çaldığı beste kadar yumuşak ve duygusal bir yanı var mıdır? Onu bu kadar gaddar yapan nedir? Neden o adını altın harflerle büyük jazz sanatçılarının arasına yazdıramamıştır? Bu şekilde davranışlara sahip olan birinin sağlıklı bir ruh haline sahip olduğunu söylemek zaten imkansızdır. Filmin sonunda Andrew’u zor durumda bırakarak almak istediği intikam bile ne kadar kinci olduğunun kanıtıdır.

Fletcher’ı tedavi edebilecek tek şey iyi bir şarkı performasından başka bir şey değildir. Filmin sonunda her türlü kötülüğe rağmen Andrew’un elde ettiği başarı Fletcher’ı biraz olsun insan olmaya ve insan gibi bakmaya zorlamıştır. Sinema tarihinin en şiddet dolu ilişkilerinden birini yaşayan Andrew ve Fletcher iyi bir örnek olmamakla birlikte insan doğasının en sarsıcı yanını yansıtmaktadır. Ve aslında başarı için her şey mubahtır. Bizim duymak istediğimiz ise sadece muhteşem bir Whiplash performansıdır.