28.05.2017

ELEŞTİRİ: Sivas

Geçtiğimiz senelerde, Venedik Film Festivali’nde ilk filmleri Çoğunluk ve Küf ile Geleceğin Aslanı ödülünü alan Seren Yüce ve Ali Aydın’ın ardından, bu yıl düzenlenen festivalde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Kaan Müjdeci’nin ilk uzun metraj filmi Sivas vizyona giriyor.

Sivas, taşra hayatına on bir yaşındaki Aslan’nın yaşadıkları üzerinden bakmayı amaçlarken, Aslan’nın ailesiyle ve arkadaşlarıyla olan ilişkisine ve özellikle tanık olduğu bir köpek dövüşü sonrası sahibinin öldü zannederek terk ettiği köpeğe sahip çıkmasının ardından yaşananlara değiniyor.

Yönetmen Kaan Müjdeci, taşranın sert ve acımasız yüzünü Aslan’nın Sivas’ı köpeği olarak sahiplenmesinden sonra yaşadığı değişim üzerinden anlatmayı hedefliyor. Bu değişimler birer sahne ile yansıtıldığından herhangi bir derinlik oluşturmuyor ve amaçlanan hedef başarıya ulaşmıyor. Aslan, köpeği Sivas’tan sonra çabuk büyüme hevesine bürünüyor. Bir sahnede sigara içmesi ve bir başka sahnede kendisini yıkayan annesinin dekoltesine bakıp, gülümsemesi üzerinden bu erkek olma durumu yansıtılmaya çalışılıyor ve ilk başlarda Sivas’ı dövüştürmeyeceğini söyleyen Aslan, daha sonra köyün büyüklerinin yardımı ile Sivas’ı dövüştürüyor. Filmin finalinde tekrardan Sivas’ı dövüştürmeyeceğini söylediğinde Aslan, tekrardan çocuk olma haline geri mi dönüyor yoksa Sivas’a mı üzülüyor emin olamıyoruz. Filmde, aktarılmak istenen taşra gerçekliği, köydeki insanların yaşantılarına sadece bu çerçeveden bakıldığı için yüzeysel kalıyor. İşçi ve memur olan taşralı erkeklerin hayatlarına sadece köpek dövüşü sahneleri üzerinden bakılması gerçekliği tam olarak ortaya koyuyor mu sorusunu akıllara getiriyor.

Bunların yanında filmin sürekliliği teknik açıdaki başarısı ve çocuk oyuncuların müthiş performansları ile sağlanıyor. Özellikle Doğan İzci’nin doğallığı ve bakışlarındaki ifadelerin gücü etkileyici unsur olarak filmde öne çıkıyor. İlk film olmasına rağmen, kurgu ve görüntü yönetmenliği gayet başarılı olan Sivas’ta yoğun olarak hareketli kamera kullanımı tercih ediliyor. Hareketli kamera kullanımı ile birlikte Aslan’nın yaşantısından kesitler sunduğu izlenimi veren Sivas, kimi zaman belgesel film tadı veriyor ya da başka bir ifade ile belgesel olsa daha mı iyi olurdu sorusunu izleyenlere sorduruyor.

Ken Loach imzalı “Kes” filminde de 15 yaşındaki bir erkek çocuğun bir doğanla olan ilişkisi konu ediniyor. Hayata dair gerçekliği bu ilişkinin yansımaları sonucu ortaya çıkan alt metinler sayesinde hissediyoruz. Sivas filmi sonrası geçen söyleşide yönetmen Kaan Müjdeci’nin ”kişisel bir film yaptım, herkes istediği gibi filmi algılayabilir, yorum yapabilir “ şeklindeki cevapları yönetmenin filmi çekerken bir derdi olup, olmadığını düşündürüyor. Doğrudan bir söz söylememeyi tercih eden Kaan Müjdeci, hikayedeki çatışma kısımlarını ortaya koyamıyor ve film, olanı göstermenin ötesine geçemeyip, akıllarda kalıcı bir etki bırakamıyor.

Sonuç olarak; Sivas’ın bizi derinden sarsan bir ilk film olmadığı ifade edilebilir ve aldığı ödüllerden dolayı da yılın en “abartılan” yerli yapımı olduğunu söylenebilir.