17.02.2017
Split: Parçalanmış Kişiliğin Doğası
Shyamalan küllerinden doğabilecek mi?
Parçalanmış adıyla vizyona girecek olan Split, bir dönem filmlerindeki sürpriz sonları nedeniyle Hollywood tarafından yere göğe sığdırılamayan ve övgülerin odağında olan yönetmen M. Night Shyamalan’ın şimdilik son filmi olarak vizyondaki yerini alıyor. Yönetmenin bu kadar başarılı bir çizgi çizerken yönetmenin aniden dibi görmesi de sert olmuştu. Üst üste başarısız filmlerin ortaya çıkması ve filmlerin gişe anlamında tatmin etmemesi sonrasında Hollywood’a karşı kredisini tüketen Shyamalan, The Visit filmiyle beraber başarılı dönemlerine dönüş sinyalleri vermişti.
Waynard Pines dizisi ile televizyon dünyasına da adımını atan yönetmen, Split’in ABD’deki ilk hafta gişesinden memnun kalması sonucunda ve eleştirmenlerin de kötü yorumlardan kaçınmasıyla pozitif bir döneme girdi. Hatta bu sebeple Split filminin devam projesi dedikoduları havalarda uçuşuyor. Bakalım film ülkemizde de beğenilecek mi?
Filmin konusu kısaca şöyle özetlenebilir: Üç kız eve gitmek üzereyken kaçırılırlar. Durumu anlamaya çalışırlarken, karşılarında hiç de beklemedikleri biri çıkar. Yirmi üç farklı kişiliğe sahip bir adamın tutsaklığı altındaki kızlar, bu adamı bir yandan anlamaya çalışırlarken kaçış yolunu bulmaları için emek sarf etmeleri gerekecektir. İşin kötü tarafı bu tehlikeli adamın yirmi dördüncü kişiliği ortaya çıkmak için gün saymaktadır.
Psikolojik rahatsızlıklar ve toplumsal paranoya üzerinden gerilim filmleri çekmeyi seven Shyamalan, farklı hikayelerin peşinden koşarken fazlaca tökezlediğini bilmeyeniniz yoktur. Bu yüzden yönetmen bildiği sulara geri dönüyor ve çoklu kişilik bozukluğu olan bir karakterin dünyasına seyirciyi çekmeyi çabalıyor. Oldukça düşük bir bütçeyle kotardığı yeni filminde olabildiğince mekan kullanımı sınırlandırırken, kamera açılarını dar alana layıkıyla konumlandırmış. Böylece tutsak kızların çaresizliğini seyircinin de yaşamasını amaçlamış.
McAvoy tek kişilik oyunculuk şovu yapıyor
Filmin başrol oyuncusu James McAvoy psikolojik rahatsızlıktan muzdarip karakterini adeta oyunculuk resitali sergileyerek yüceltmeyi başarıyor. Büründüğü farklı karakterler sayesinde kariyerinde az bulabileceği bir rolü iyi değerlendirmişe benziyor. Çünkü film boyunca ergen, eşcinsel, kadın, suçlu ve hatta hayvan rolü gibi çok fazla karaktere büründüğü rolünde filmi ayakta tutmayı başarıyor.
Film hikâye anlamında bir süre sonra sıkışırken, McAvoy her hareketiyle kendini izleterek filme ahenk katıyor. Sırf onu izlemek için filme devam etmek istiyorsunuz. Filmin flashback sahnelerindeki kötü oyunculuğu unutmak için McAvoy’a sarılıyorsunuz. Zaten onun dışında neredeyse tüm oyuncuların tutuk ya da yetersiz kaldığını söylemekte yarar var.
Dikkat bu film sürpriz son içerir…
Filmin senaryosu kimi noktalarda istikrarsız kalsa da Shyamalan’ın sihirli değneği yine son on dakikaya değiyor ve filmin seyri 360 derece değişime uğruyor. Bilhassa filmin son dakikasındaki twisti, adeta yönetmenin filmografisini etkiliyor. Filmden çıkarken etkisinde kalıyorsunuz. Beyin fırtınasının içinde buluyorsunuz kendinizi. Bir süre sonra her şey yerine oturuyor.
Sonuç olarak Split genel hatlarıyla ortalama bir film olarak nitelendirilebilir. Filmin son kısmındaki vites arttırımı filmin genelini etkilemezken sinemada sevdiğimiz ters köşe mantığını başarıyla uyguladığından dolayı ağza çalınan bir tutam bal etkisi yaratıyor. Bir anlamda filmi iyi hatırlamanıza olanak veriyor. Split’i izlemeniz için en büyük sebep, James McAvoy’un oyunculuk performansı. Oyuncunun rol arkadaşlarını performans bakımından yerden yere vurduğunu görmek için bile filme şans vermenizi öneririm.
Not: Yönetmenin eski filmlerini izlerseniz, gönderme yaptığı hikâyeyi kavramanız da daha kolay olacaktır.