09.06.2017
The Conjuring 2: Nefesinizi Daha Ne Kadar Tutabilirsiniz
Gün geçtikçe korku sinemasında iyice ustalaşmaya başlayan James Wan, Furious 7 ile aksiyon arası verdikten sonra tekrar korku filmlerine geri dönüyor. Üstelik uluslar ası başarı elde eden filmi The Conjuring’in devamıyla izleyici karşısına geçmeye hazırlanıyor. “Korku Seansı 2” adıyla ülkemizde gösterime girecek olan The Conjuring 2, korku severlerin yolunu gözlediği bir devam filmi olarak akıllarda yer ediniyor. Serinin ilk filmiyle saf korku filmi yaratmayı başaran Wan, bakalım yeni filmde ilk filmin başarısını tekrar edebilecek mi?
Filmin konusu ise kısaca şöyle diyebiliriz. Doğaüstü olaylar üzerine araştırmalar yapan Warren ailesinin ilk filmdeki yaşadıklarına tanıklık etmiştik. Bu filmde Londra’daki bir evde doğaüstü olayların baş göstermesiyle, bir iblisin eve musallat olduğu ortaya çıkar. Warren ailesi bu olayı tespit ederek aileye yardım etmeye çalışır. Ancak küçük Janet’in bedeni bu iblis tarafından ele geçirildikçe işler git gide korkunç hale bürünür.
İlk filmin konusuna benzeyen bir hikaye ile devam filmi ortaya çıkarılmış. Yine mağdur bir ailenin kötü güçler tarafından taciz edilmesi filmin odak noktası olarak seçilmiş. Ancak ilk filme nazaran bu filmde hikaye kurgusu biraz daha alengirli bir hale getirilmeye çalışılmış. Özellikle Warren ailesiyle kurulan bağlantılar basit olmasına rağmen korku serilerine değer katan ayrıntılar olarak dikkat çekiyorlar. Tabii klasik hikayenin İngiltere’ye taşınması ve buna ek olarak hikaye anlamında pek gelişim gösterilmemesi filmin eksi tarafları denilebilir.
Ancak yönetmen James Wan, mizansen kurmadaki başarısını, teknik anlamda kuvvetlendirerek korku filmlerinin hikayeden çok atmosfere odaklı bir deneyim olduğunu izleyicisine sonuna kadar yaşatmayı hedeflemiş. Bu açıdan korku öğelerinin bir an bile kesilmediği bir film ortaya çıkarmış. Film izleyicisini öylesine geriyor ki, filmin ilk bir saatinde yerinizde duramıyorsunuz. Nefes aldığınız takdirde gafil avlanacağınız hissi tüm bedeninizi esir alıyor. Alfred Hitchcock’un ünlü sözünü hatırladığımızda aslında görülenden çok görülmeyenin insanı korkuttuğu gerçeği, James Wan’ın baş ucu sloganı gibi olsa gerek ki, filmin başlarından itibaren yönetmenin seyirciyi avucuna almasına neden oluyor.
Film bir korku filmine göre uzun sayılabilecek süresine rağmen her anında izleyiciyi diken üzerine oturtarak, merak unsurlarının serpilmesi sonucu akıp geçiyor. Çivilerle döşenmiş bir koridorun en dibindeki odada oturduğunuzu farz edin, film sizi bitene kadar bu anlamda yerden yere vuruyor. Ancak filmin kusurları da yok değil. Örneğin film ilk bir saatteki gerilimini, filmin ortalarında temposunu düşürerek yavaşlatıyor. Bu yavaşlamanın ertesinde korku filmi açısından klişeleşen birkaç hamle ile film tam düşmeye başlarken film toparlanmaya başlıyor. Böylelikle filmin sonuna doğru vites yükseltilerek filmin tüm hızıyla gitmesine yardımcı olunuyor.
Film genel hatlarıyla ilk filmin en cezbedici yanlarını bünyesinde bulundurduğu gibi, diğer bir başarılı seri olan Insidious’un tarzına yakınlaşıyor. Özellikle makyaj çalışmaları ve öteki dünya ile bağlantı Insidious serisinden alıştığımız hamlelerin tekrardan hortlamasına neden oluyor. İki filmde de Patrick Wilson’ın oyuncu kadrosunda yer alması bu iki film arasında benzerliklerin oluşmasına neden oluyor.
Sonuç olarak sonuna kadar sizi hop oturup, hop kaldıran gerilim dolu bir film bekliyor. Korku severlerin kaçırmaması gereken bir film olduğunu söylememe bile gerek yok. The Conjuring 2’yi illa bir şeylere benzetmemiz gerekirse; ilk filmin kopyalanıp Insidious DNA’sı eklenmiş hali diyebiliriz. Yönetmen James Wan filmin her karesinde yaptığı hamlelerle korku sinemasını yücelterek kariyerine prestij kazandırmaya devam ediyor.
Filmi izlerken ise kendinize sormanız gereken tek bir soru kalıyor: Nefesinizi daha ne kadar tutabilirsiniz ki?