21.01.2018

The End of the F***ing World

Pürüzsüz Kara Mizah

Netflix’in popüler yapımları yanında kaynayıp pek tanıtımı yapılmayan The End of the F***ing World kısa sürede sosyal medya etkisiyle interneti salladı. Charles Forman‘ın 2013’te yayınlanan aynı adlı grafik romanından uyarlanan dizi sunduğu karakterler, müzikler ve kara mizahıyla öne çıkıyor. İngiliz dizi formatında 8 bölüm, toplam 160 dakikalık film uzunluğundaki yapım binge-watch (maraton) için ideal oluşuyla da hiç sıkmadan, izleyicide bıraktığı o güzel tatla sona eriyor.

The End of the F***ing World, 17 yaşındaki sorunlu iki genç, Alyssa ve James‘in yaşamlarından ufak bir kesite odaklanıyor. Çocuk yaşta annesinin intiharına şahit olan, empati ve mizah anlayışının olmaması sebebiyle sosyopat olduğunu düşünen James hayvanları öldürerek ilk adımı attığı katil kimliğinde sıranın bir insanı öldürmeye geldiğini düşünmektedir. Ona göre bir türlü dolduramadığı tatmin boşuğu bu şekilde geçecektir. Çocukluğunda babası tarafından terk edilen, ilgisiz annesi ve üvey babası ile yaşayan Alyssa ise depresif ve umursamaz kişiliği ile öne çıkmakta. İkili ilişkiler konusunda alışılmışın dışında bir dobralığa sahip olan Alyssa bir gün öğle yemeği sırasında konuşmak için James’in yanına gider ve ikilinin yaşamı keskin bir değişime uğrar.

Yazının Devamı Spoiler İçerir

Badlands, True Romance, Natural Born Killers gibi suçlu aşıkların kaçış öykülerinden izler taşıyan dizi atmosferi ve kara mizah tonuyla özgün bir dil ortaya koyuyor. Karakterlerin yaşının da bu dilin oluşturulmasında payı büyük. Uzun süredir istediği birini öldürme dürtüsüyle Alyssa’ya yaklaşan James ve insanlarla ilişkisi asperger sendromlu kişiler kadar empati ve duygudan yoksun Alyssa’nın sekiz bölümde geçirdiği evrim dizinin en güçlü sacayaklarından. Başlangıçta karakterlerin iç seslerinde duyduğumuz kararlı ve vahşi düşünceler yolculuk devam ettikçe belli yönlere kırılıp esniyor. Alyssa’ya saldıran sapığı öldürdükten sonra beklediği tatmine ulaşamayan James sosyopat olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor. Kurbanı olarak seçtiği Alyssa içinse finalde kendini kurban ediyor. Yolculuğa yıllardır görmediği babasının izini sürmek için çıkan Alyssa da James’in varlığı ve babasına ulaşmasının etkisiyle dış dünyaya ördüğü duvarı yıkmaya başlıyor.

Çizgi romana uzun süre oldukça sadık kalan dizi senaryonun son virajında kitaptan belli farklılıklar göstermekte. Bunun ana sebebi dizideki Alyssa ve James’in karakter gelişiminin kitaba göre daha keskin olması ve aradaki atmosfer farkı. Çizgi roman olmasının etkisiyle daha gerçeküstü ve karanlık bir atmosfere sahip olan öykü dizide gerçek yaşama başarılı bir şekilde adapte edilmiş.

The End of the F***ing World’ün bir diğer artısı günümüz dünyasının hassas olduğu konulara politik doğruculuk yapmadan değinebilmesi. Yan karakterlerin hepsi bu açıdan özenle oluşturulmuş. İkilinin ebeveynleri (Özellikle Alyssa’nın annesi ve babası) idealden uzak çok daha gerçekçi karakterler. Gizlice evinde kaldıkları kişinin kaçırdığı genç kızlara tecavüz eden bir sapık çıkması, yolda karşılaştıkları kişinin James’e taciz girişimi ve iki karakterin  yaşadıklarına tepkileri durumu ajite etmeyen ve konulmak için konulmamış, ana öyküye hizmet eden bölümler. Aynı şekilde kaçışın başlamasıyla birlikte hikâyeye dahil olan polis ikilisinin aralarında cinsel tansiyon bulunan iki kadın  dedektiften oluşması ancak dizinin bunun mesaj kaygıyısla, politik doğruculuk uğruna deşmek yerine o iki karakteri yalnızca Alyssa – James’in peşinde göstermesi izleyiciyi ters köşe yapan başarılı bir hamle. Alyssa’nın cinselliğe yaklaşımı da dizinin cesur yönlerinden. Canı istediğinde seks yapan istemediğinde vazgeçen, regl olduğunu fark etmesiyle bu durumdan utanmak yerine hemen çözüm odaklı hareket eden bir karakter Alyssa.

Kusursuz Soundtrack

The End of the F***ing World kusursuz bir soundtrack’e sahip. Blur‘dan Graham Coxon‘ın dizi için oluşturduğu orijinal şarkılarının yanı sıra özenle seçilmiş eski şarkılar da mevcut. Her sahne müzikle birlikte bambaşka bir etkileyiciliğe bürünüyor. Kara mizah temelli bir kaçış öyküsü bu şarkılarla bir araya geldiğinde ortaya Wes Anderson tarafından çekilmiş Badlands benzeri garip bir sentez çıkıyor. Dizide çalan şarkıları dinlemek isteyenler için link.

Jessica Barden – Alex Lawther‘in uyumu ve oyunculuklarına da değinmek gerekir. Sekiz bölümde duygu ve düşünce anlamında ciddi değişime uğrayan karakterleri canlandıran ikili bunu organik bir biçimde, hiç sırıtmadan gerçekleştiriyor.

Dizinin devam edip etmeyeceği şu an için belirsiz ancak finalinin güzelliğini düşününce gelmese daha iyi olur diyebilirim. 17 yaşındaki iki sorunlu kişiliğin kendilerini ve hayatı keşfettikleri kaçış öyküsü bu haliyle oldukça değerli, uzayıp kirlenme riskini istemem.