24.08.2022
The Favourite: Entrikanızı Neyli Alırsınız?
Burak ŞEN
Yorgos Lanthimos, Yunan yeni dalgasının mimarı ve aykırı yönetmenler denildiğinde son 15 yılın adı en çok zikredilenlerinden olmasının yanında ülkemizde de kendisine epey bir kitle edinmişti. Alpler’i çektiği zaman ülkemize gelmişti ama o dönem Lanthimos’a çok bir ilgi yoktu. Ülkemizde Lanthimos sevgisi genel anlamda The Lobster ile başladı ve esasında özellikle genç jenerasyon yönetmeni The Lobster ile sevdi. Ama ben dahil genel manada Lanthimos’un en bilinen ve en iyi olarak kabul edilen filmi Dogtooth özellikle Yunan sinemasını apayrı bir yere taşıdı ve Yunan yeni dalgasının temel taşları oluşmuş oldu. The Lobster ile Hollywood’a geçmesi Lanthimos seven kesimi üzdü çünkü Hollywood gibi çemberin dışına taşmak konusunda sert kuralları olan bir mekanizmada Lanthimos’ta klişeleşebilirdi. Ama öyle olmadı ve Lanthimos kendi tarzını yine ortaya koydu.
Oscar’ın gözdelerinden Sarayın Gözdesi/The Favourite filminde 18. yüzyılda iktidarı daha çok yönlendirmelerle mevcudiyet gösteren İngiltere Kraliçesi Anne ve onun beyni vazifesinde olan Sarah’ın tarafında çekilip çevrilen ülkenin sarayına Sarah’ın kuzeni Abigail’in gelmesi ile başlayan bir iktidar savaşını izliyoruz. Anne; hastalık hastası, yaşadığı acılar ile domine edilmesi kolaylaştırılmış ve o acı ile güçsüzleşmiş bir kraliçe. Öyle ki kendini bile yönetemezken savaş içinde olan bir ülkenin iktidarı olmanın ağırlığı onu ayakta bile durmaya mecalsiz bir hale sokuyor. Sarah ise bu sayede kendi fikirlerini rahatça ortaya koyarak Anne’i piyon göstererek bir nevi as iktidarını tüm ülkeye sindiriyor. Anne’in basit zaafları, cinsel düşkünlüğü ve hiçbir şey ile uğraşamayacak kadar halsiz oluşu ise Sarah için muhteşem bir ortam sağlıyor. Çünkü Sarah onun hiçbir şeye değişmeyeceği “gözde”si. Eski bir leydi iken babasının kumar masasında kaybettiği bir kız olan Abigail’in saraya gelişi ve belli uğraşlarla kraliçeye kendini sevdirmesi, onun gözüne girmesi ile de Sarah’ın sarsılan otoritesi Abigail’i büyük bir tehdit unsuru haline getiriyor.
Oscar Adayı Lanthimos Filmi
Açık konuşmak gerekirse bir Lanthimos filminin Oscar adayı olacağı, hatta on dalda Oscar adayı olacağı kesinlikle aklıma gelmezdi. Ama The Favourite’in derinlerine indiğinizde bunun pek şaşılacak bir durum olmadığını fark ediyorsunuz. The Favourite’e gelen genel eleştiriler filmin bir Yorgos Lanthimos filmi gibi gözükmemesiyle ilgili. Lanthimos filmlerini kendisi yazar. Ama The Favourite’in senaryosu televizyon dizileriyle daha çok ön planda olan Tony McNamara’nın ellerinden çıkmış. Aynı zamanda burada Lanthimos’un gedikli görüntü yönetmeni Thimios Bakatakis yerine Robbie Ryan var. Yani filmin neden Lanthimos filmi gibi gözükmediğinin açıklaması esasında basit.
Lanthimos’un kendinden verdiği bir taviz esasen yok. Senaryo ve sinematografi Lanthimos’un auterinin etkisini azaltmış gibi duruyor. Aynı zamanda filmin kurgusundaki küçük ama hoş oynamalarda Lanthimos’ta daha önce görmediğimiz şeyler. Olivia Colman gerçekten hem kariyerinin hem de senenin en iyi performansını sunuyor. Etkilenmemek elde değil. Anne’in sarayda ki o sıkışmışlığını, çaresizliğini ve yatak odası dışında olan yerlerin ona yabancılığı, büyüklüğü ve korkutuculuğunu sizde hissediyorsunuz Colman’ın performansıyla. Ona eşlik eden Rachel Weisz ve Emma Stone’un da performansları birbirleri ile yarışır vaziyette. Çok pat çat güm oynamadan seviyeli performanslar sunuyor ikiside. Ama Emma Stone’un çoğu yerde rol çaldığı gözden kaçmıyor. Rachel Weisz çok karizmatik gözükürken Emma Stone’un sempatikliği ve cazibesi karakterinin “gözde” oluşunu bizlere açıklıyor.
Köylü Kızının Alışılmış İktidar Hikâyesi
Aslında The Favourite bize çok klişe bir hikâye anlatıyor. Öyleki Yeşilçam sinemamızda hatta tarihimizde bile bir çok örneğinin oluşu bu filmin hikâyesinin bize ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Büyük bir mecliste, büyük bir sarayda her şey yolunda giderken köylü kızının gelip gücü elinde tutanı cezbetmesi ile tüm düzenin altüst olma hikâyesi. Kaldı ki The Favourite de gerçekten izler taşıyan bir yapıt! Ama tabi Lanthimos usulü. Yine Lanthimos’un yer yer soğukluğu hissediliyor özellikle Rachel Weisz’in perdede gözüktüğü sekanslarda. Ama en hareketli Lanthimos filmi olabilir The Favourite. Balık gözü lens çekimlerle esasında bulunduğu dönemin çizgisini yer yer kağıdın dışına çıkarıp görsel oynamalar yapıyor.
Dikkat edilmesi gereken ve zaten çoktan herkesin takdirini kazanmış olan prodüksiyon tasarımı da gerçekten enfes. Sanat yönetimi, dekor, kostümler, makyajların doğallığı her şeyi ile Lanthimos bizi 18. yüzyılın ortasına bırakıyor. Tekrar tekrar göz gezdirmek isteyeceğiniz sarayı bize doyurucu bir şekilde gösteriyor. Bununla birlikte Kubrick’in başyapıtı Barry Lyndon’dan bol esintiler, sahne referansları ve yer yer gösterdiği saygı takdir edilesi. The Favourite, Lanthimos filmografisinde ortalarda yer alsa da 2018’in ortalamasının üzerinde bir yapıt. Hazır sinemaları ziyaret etmişken üzerine ve detayına bu denli uğraşılmış saray koridorlarında yürümüşçesine lezzet veren dev perde imkanını kaçırmayın ve filmi sinemada deneyimleyin.