04.06.2016

The Gift: Gerçek Kötü Kim?

*Yazı, filme dair detay içermektedir.

“Geçmişten Gelen” (The Gift, 2015), “Exodus: Tanrılar ve Krallar” (Exodus: Gods and Kings, 2014) ve “Muhteşem Gatsby” (The Great Gatsby, 2013) filmlerindeki muhteşem oyunculuk performansıyla tanıdığımız Joel Edgerton’un yazıp yönettiği ve aynı zamanda oynadığı ilk film. Bir Hollywood stüdyosu filmi olmamakla birlikte beş milyon dolarlık bir ilk film bütçesiyle şartları zorladığı ortada. ABD’de 7 Ağustos’ta vizyona giren film şimdiden 16.1 milyon dolarlık box office sonucuyla yılın başarılı yapımlarından biri.

“Geçmişten Gelen” yarattığı görsel ve tematik atmosfer ile 1980 ve 90’ların klasik gerilim filmleri tadını veriyor. Ama bu duygu film için bir demodelik yaratmıyor. Her daim tazelenen belirsizliklerle dolu bir film görüyoruz. Filmin başrollerinde yer alan Jason Bateman ve Rebecca Hall ise doğal ve gösterişsiz oyunculuklarıyla filme değer katmaktalar.

Filmi şöyle özetleyebiliriz: Simon (Bateman) ve Robyn (Hall) birbirini seven mutlu bir çifttir. Kendilerine yeni bir gelecek kurmak ve çoluk çocuğa karışmak için Simon’un büyüdüğü Los Angeles’ın banliyösüne taşınan çift kendilerine yeni bir düzen kurarlar. Yeni geniş bir ev, Simon’a yeni bir iş, Robyn’in dinlenip kendine gelmesi için bolca zaman sağlayan bu yeni hayat, geçmişten gelen Gordo’nun (Edgerton) hayatlarına girmesiyle toptan değişecektir. Edgerton’ın yakın akrabalık kurmaya çalıştığı Alfred Hitchcok’un “Fatal Attractions” (1983) romanı, Michael Haneke’nin “Funny Games” (Ölümcül Oyunlar, 1997) ve “Caché”(Saklı, 2005) filmlerinden daha yüzeysel bir hikâye anlatan “Geçmişten Gelen”, en yakınındaki eşini tanıyamayan Robyn üzerine yoğunlaşmaktadır. Robyn ile Simon arasındaki ilişki Gordo ile bir alışveriş merkezinde karşılaşmaları ile değişmeye başlar. Simon ile lise yıllarından arkadaş olan Gordo garip bir adamdır. Bu karşılaşma sonrası olmadık zamanlarda hediyelerle evlerine gelen Gordo, genellikle Robyn’in tek başına olduğu zamanları seçmektedir. Kimi zaman bir şişe şarap, kimi zaman süs balıklarıyla Robyn ve Simon’ın hayatlarının ortasına dalan Gordo, her zaman çok nazik ve kibar davranarak Robyn’in sempatisini toplasa da rahatsız edici bir şeyler olduğu ortadır.

Haneke’nin “Funny Games” filmindeki gibi mükemmel korumalı bir evde, güvenli bir hayat yaşadıklarını sanan Robyn ve Simon’ın hayatı benzer şekilde değişir. Siz istediğiniz kadar hayatınızı çevreden izole edin, birileri gelir ve hayatınızı istediği yöne çeker. Gordo, Funny Games’deki iki deli kafadar kadar tehlikeli olmasa da varlığıyla orta sınıf aile hayatının en büyük tehditidir. Orta sınıf burjuva hayatına büyük bir eleştiri getiren “Funny Games” filminin aksine “Geçmişten Gelen” daha kişisel bir hesaplaşma ve kefaret filmi olarak görülmelidir. Bu nedenle Haneke’nin bir diğer filmi olan “Caché” ile daha fazla ortak noktası vardır. İki filmde de baş erkek karakterin attığı iftira sonucunda hayatı kararan bir yan karakter vardır. ”Caché”de bu durum sınıf ilişkileri ve milliyetçilik ekseninde belirlenirken “Geçmişten Gelen”, hemen hemen aynı sınıfsal yapıdan gelen biri güçlü ve küstah diğeri ise zayıf ve korkak iki kişinin hikâyesine yaslanmaktadır.

Gerçek Kötü Kim? Gordo mu, Simon mı?

Filmde Robyn ve Gordo’nun dostça yakınlaşması Simon’ı kızdırmaktadır. Çünkü ilk gençlik döneminde zayıf ve güçsüz bir genç olan Gordo’ya attığı iftira Gordo’nun hayatını mahvetmiş, eğitim hayatı bitmiş ve ailesi dağılmıştır. Buna karşılık Gordo’nun her seferinde bu kadar iyi niyetli davranması ve geçmişte kaldı demesi ise ayrı korku dönemeci yaratmaktadır. Geçmişte yaşadıkları nedeniyle hayata zor tutunan ve kariyerine istediği gibi şekil veremeyen Gordo, hayatından utanmakta ve onları kendi evi yerine patronun evine davet edecek kadar aşağılık kompleksi içindedir.

Filmin çatışma yaşayan iki temel karakteri olan Gordon ve Simon’ın hangisinin gerçek kötü olduğunu bilmek ise çok güç. Filmin yaratmaya çalıştığı gizem işte en çok bu noktada işe yarıyor. Simon, yıllar önce yaşattığı onca şeye rağmen halen Gordo’ya karşı saygısız ve terbiyesizken, filmin sonundaki üç hediyeden biri olan cd’den çıkan kayıtlarda gördüğümüz gibi Gordo da hiç boş durmuyor. Bu filmde savunmasız ve iyi olan tek kişi ise Robyn; başına ne geldiğinden hiç haberi olmadan, en yakınındaki kocasını bile tanıyamadan ömür tüketiyor. Filmin en zayıf yanlarından biri Simon’ın aslında ne kadar kötü bir adam olduğunu gözümüze sokma konusundaki ısrarı, örneğin iş hayatında yaptığı saçmalıklar ve bu saçmalıklar nedeniyle işini kaybetme sürecini anlatan yan hikâye filmin gücünü zayıflatıyor.

Film yarattığı atmosfer, yerinde oyunculuklar ile belirli bir kaliteyi yakalarken, yönetmen Edgerton’ın esinlendiği Haneke filmleri gibi bir etki yaratmıyor. Heyecanlandırıyor ama rahatsız etmiyor. Bu anlamda Edgerton istediği etki filmde eksik kalmış oluyor. Bir ilk filme göre iyi bir iş çıkarmış olan Edgerton, yeni filmleri için beklenti düzeyimizi yükseltmiş durumda. Yazın bu sıcak günlerinde kaliteli, eli yüzü düzgün bir gerilim filmi seyretmek istiyorsanız birebir….