04.06.2016

The Last Five Years: Aşkın Ömrü Beş Yıldır

last1

 

*Yazı, filmle ilgili detay içermektedir.

The Last Five Years (Son Beş Yıl) filmi genç ve yetenekli yazar Jamie (Jeremy Jordan) ile arktris adayı Cathy’nin (Anna Kendrick)  beş yıla yayılan kimi zaman eğlenceli kimi zaman hüzünlü aşk hikâyesini konu alıyor. Beş yıl boyunca süren bir aşkı tersine kronoloji ve parçalı bir kurguyla izliyoruz. Jason Robert Brown’un aynı adlı Broadway müzikalinden Richard LaGravenese tarafından uyarlanan filmde son yılların en önemli genç oyuncularından Anna Kendrick muhteşem bir performans sergilemekte. “Alacakaranlık” serisiyle üne kavuşan Kendrick on yıla yaklaşan kariyerine kırk film sığdırmayı başarmış durumda. Sadece oyunculuğuyla değil güzel sesi ve şarkı performanslarıyla da adından söz ettiren Kendrick, Hollywood ‘un bu alandaki ihtiyacını tamamen karşılamakta. Kendrick’in özellikle “Pitch Perfect” (2012) filmindeki performansı gelecek vadettiğinin en önemli göstergesi oldu. “Son Beş Yıl”da ise Kendrick’in olağan dışı performansı bile filmi kurtarmaya yetmiyor. Çünkü filmin dişe dokunur bir hikâyesi ve çatışması yok.

Bir aşkın beş yıla yayılan anatomisini anlatırken Jamie ve Cathy birbirlerine şarkılarla sesleniyorlar. Marc Webb’ın “Aşkın 500 Günü” (2009) filmi benzer bir etkiye sahip olduğu halde daha yenilikçiydi. Filmde modern zamanlarda yaşanan beş yüz günlük bir aşk hikâyesi romantik komedinin evrilmiş yeni bir formatıyla beğenimize sunulur. İyimserlik ve tesadüfler soslu bir aşk yerine yakıp yıkan aslında imkansız olan ama yine de özel olan bir duygudan söz edilir. “Son Beş Yıl”da ise böyle bir duygudan söz etmek imkansız, filmde aşkın yoğun fiziksel halleri aşkın tamamıymış gibi gösterilerek gerçek aşkın içi boşaltılıyor. Aşk bu filmde sadece malzeme haline geliyor. Oysa aşk bir yapı harcı değil, hayatın tamamında olduğu gibi her haliyle beyaz perdeye yansımalı.

Filmin uyarlandığı Broadway müzikali direkt sahne sahne filme aktarılsaydı bile daha iyi sonuçlar elde edilebilirdi. Çünkü bir sahne eserinin dramaturjik bir bütünlüğü vardır. Filmde ise zamandışı kurgu, o dramaturjik bütünlüğü de yıkmakta ve sonuçta filme bir hikâye kalmamakta. New York’ta geçen modern zamanların aşk müzikali olarak sunulan “Son Beş Yıl” bir müzikalin olmazsa olmazı olan müzikler konusunda da oldukça şanssız görünüyor. Brown’un yazdığı şarkıların müzikal bir değeri olmamakla birlikte bir kalıcılığı da yok. Muhteşem bir ses olan Kendrick bile şarkılarla gerekli duyguyu veremiyor. Ancak sorun şarkıların söyleme stilinden değil melodik yapının birbirine çok benzemesi ve sıradanlaşmasından kaynaklanıyor.

Müzikallerin Olmazsa Olmazı Müzik

Sesin sinemaya girdiği 1930’lu yıllardan itibaren müzik sinemanın en önemli katalizörü haline gelmiştir. Dünyada yapılan ilk sesli film olan Jazz Şarkısı (1928) ile birlikte ses ve müzik eş zamanlı olarak sinemaya girer. 1929 Ekonomik Bunalımı ve sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın yakıp yıktığı, yoksun ve yoksul bıraktığı 20. yy insanı için müzikaller birer yara sarma aracı olarak kullanılır. Zaten Amerika’da Broadway’in de işlevi sinema müzikallerine benzer. İnsanların en yaralı olduğu, toplumsal kargaşanın yoğunlaştığı dönemlerde bir tür tedavi aracı olan müzikaller; ilk yapılmaya başlandığı zamanlarda müzikli aşk hikâyeleri olarak hayat buldular. Bu klasik aşk hikâyeleri alt metin olarak sınıf ilişkileri, toplumsal cinsiyet sorunları ve yoksulluk gibi mevzulara değinmekteydi. Bu nedenle müzikalleri sadece şarkılı film olarak nitelendirmek haksızlık olur. “Damdaki Kemancı” (1971), “Batı Yakasının Hikâyesi” (1960), “Singin’ in the Rain” (1952), “Neşeli Günler” (1965), “Kabare” (1972) gibi filmler ise böyle bir arayışın ürünüdürler. Bununla birlikte politik yanı ağır basan “Hair” (1979) müzikali ise 1968 kuşağını oluşturan Woodstock Festivalinde; yağmurla birlikte tüm gençliğin hep bir ağızdan söylediği şarkıyla öyküsünü anlatmakta olup dünya sinema tarihinin klasikleri arasında yer almaktadır.  Bu tarz ünlü müzikallerin en önemli ortak özelliği ise dillerden düşmeyen ve yıllar boyunca zihnimizde yer eden müzikleridir. “Son Beş Yıl” filminde müzikalin olmazsa olmazı olan böyle bir müzikal alt yapı olmamakla birlikte senaryo da herhangi bir alt metne oturmamıştır. Bununla birlikte iyi bir müzikal büyük bir prodüksiyon gerektirmektedir. Bu filmin mütevazı prodüksiyonu o etkiyi yaratamıyor.

Kaçırılmış Bir Fırsat

Klasik bir aşk ile birlikte, iki sevgili arasındaki kariyer yarışı biraz daha etkin yansıtılabilseydi Jamie ile Cathy arasındaki aşk ve yaşadıkları ilişki çok boyutlu hale getirilebilirdi. Aşkın iktidar kavgası, mesleki iktidar kavgası ile pekiştirilebilir ve sağlam bir zemine oturarak seyirlik bir film haline dönüşürdü. Beş yıl içinde birlikte başladıkları kariyer yarışında Jamie aslında çok da yetenekli olmadığı halde ünlü bir yazar olduğu halde Cathy çok iyi bir şarkıcı ve oyuncu olmasına rağmen başarılı olamamaktadır. Zamanla bir kıskançlık ve sorun aracı olan bu durum deşilseydi , aşkın iktidarına karışan haller ilgimizi coştururdu.

“Son Beş Yıl” Kadın Dostu Bir Film mi?

Frederic Beigbeder’in “ Aşkın Ömrü Üç Yıldır” adlı ünlü romanına karşılık bir aşkın beş yıllık hikâyesini seyrettiğimiz bu filmde aşk Jamie ‘nin Cathy’i başka bir kadınla aldatması ve terk etmesiyle sonlanıyor. Bir yandan ilişkinin katili Jamie derken diğer yandan Cathy’i ise hep bekleyen emek veren ve sabreden rolünü yüklüyor. Filmin en önemli şarkısında Cathy sürekli “seni bekliyorum, senin için bekliyorum” diye tekrarlayıp duruyor. Bir erkeği her şeye rağmen beklemek ise ne kadar kadın dostu bir hal tartışılır.

Vizyonun oldukça durgun olduğu şu günlerde 2014 yapımı ve ancak salon bulabilen   “Son Beş Yıl” filmine şans vermekte fayda var. Bu kadar az müzikalin üretildiği günümüz sinema dünyasında belki ferahlatıcı yeni filmlerin önü açılabilir.