02.09.2017

Modern Klasikler: Annem Hakkında Her Şey

“Kadın”ların Filmi

Absürt bir şeyi alıp ondan izleyiciyi bağlayan bir film çıkarabilen yönetmendir Pedro Almodovar. Volver gibi. Hani annelerini öldü bilip de aslında onunla aynı evde yaşayan ve onun yaşadığını da annelerinin “gaz” çıkarmasından anlayan kız kardeşlerin öyküsü. Absürtlük, Almodovar filmlerinde yer alsa da Fellini filmlerinde olduğu gibi çok yoğun değildir. Olay örgüsünün içinde erir gider. Bahsedeceğimiz “Annem Hakkında Her Şey”de de absürt olan, göze batmaz.

Filmlerinin odak noktasına hep kadınları koyan Almodovar, 1999 yapımı Annem Hakkında Her Şey‘de (Todo Sombre Mi Madre) tamamen kadınları anlatır ki filmde erkek karakter neredeyse yoktur. Sevgi, sefkat, güven arayışı içindeki dört kadının hayatı vardır. Âşık olduğu adamı kaybeden, erkekken kadın olmaya karar veren, bir kadına âşık olan ve bir travestiden hamile kalan dört farklı kadın tablosudur karşımızdaki. Hayatları bir şekilde kesişen, güven ve şefkati birbirlerinde arayan, yeri geldiğinde de birbirine destek olan kadınlardır bunlar.

Manuela, on yedi yaşındaki oğlu Esteban ile yaşayan yalnız bir kadındır. Oğlunun doğum gününde “Arzu Tramvayı”nı görmeye giderler. Oyun çıkışında aktris Huma’yı gören Esteban imza almaya çalışırken bir arabanın çarpması sonucu hayatını kaybeder. Bu bölümde Huma, bir şekilde Manuela’nın hayatına dahil olur ve “Arzu Tramvayı” filmdeki yan karakter olarak yerini alır. “Arzu Tramvayı”, Manuela ile Esteban’ın babasının tanıştıkları oyundur. Yani oyun, Manuela’ya oğlunu vermiş ve ondan oğlunu almıştır. Manuela, yıllardır görüşmediği, oğlunun varlığından bile habersiz olan Esteban’ın babasına, şimdilerde bir travesti olan Lola’ya, hem oğlunun varlığının hem de ölümünün haberini vermek amacıyla yola çıkar.

Manuela, geçmişten tanıdığı travesti Agrado, kendisini insanlara iyilik yapmaya adamış Hermana, eşcinsel sevgilisine âşık oyuncu Huma ve en nihayetinde AIDS’e yakalanmış eski aşkı Lola’yla bir araya gelir. Bu kadınların hepsinin arasında bir bağ vardır. Hepsi bir şeylere tutkuyla bağlanmış kadınlardır. Zorluklarla farklı şekillerde başa çıkmaya çalışan kadınlar, ayakta durmaya çalışan, toplumdan dışlanan, tercihleri ve yaptıkları işler nedeniyle hor görülen, ölümle mücadele eden kadınlar… Bu yüzdendir ki birbirlerine destek çıkarlar.

“Kadın doğulmaz, kadın olunur”

İşi nedeniyle çokça ölüm ve acı görmüş olsa da Manuela için her ölüm yine acıdır, acıya alışmak gibi bir durum söz konusu değildir. Ama yine de hep umut vardır. İşlerin yoluna gireceğine, her şeyin düzeleceğine dair umudunu taşır bütün kadınlar. Ve her yeni doğum, yeni bir umut, yeni bir “hayata bağlanma nedeni”dir.

Kadınları anlatan, kadınlar için yapılmış bir film olan “Annem Hakkında Her Şey”deki kadınlar, Simone de Beauvoir’in “Kadın doğulmaz, kadın olunur.” sözünü destekler niteliktedir. Çünkü yaşadıkları onları başka yollara sürüklese, hepsine ayrı ayrı kimlikler biçilse de filmdeki karakterler, kadın olmayı seçmiş, kadın olarak ayakta durmayı tercih etmiştir.

Annem Hakkında Her Şey, değindiği konular itibariyle çarpıcı bir yapıt olmayı başarmıştır. 1999’da Cannes Film Festivali’nde açılış filmi olmuş, En İyi Yabancı Film Oscar’ını da kazanmıştır.

Yalnızlık kadar umudun da varlığını işaret eden “kırmızı renkli” bir film Annem Hakkında Her Şey. Filmde “Arzu Tramvayı”nın yer alması da boşuna değil. Oyunda geçen “Her kimsen, her zaman yabancıların şefkatine bağımlı olmuşumdur.” repliği, bu filmdeki kadınların arayışının ne olduğunu ve neden birbirlerine bu denli bağlandıklarının da işareti.