17.03.2018

Tomb Raider: Saklı Kötülüğün Peşinde

Sevilen Bilgisayar Oyun Serisi Yeniden Sinemada

Konsolların hayatımızı işgal etmeye yeni yeni başladığı dönemde PC’lerde hit olmayı başaran Tomb Raider oyun serisi, zamanla tüm platformlara uyarlanırken Angelina Jolie’nin hayat verdiği Lara Croft karakteriyle beraber iki film kotarılmıştı. Ancak beklenen süksenin yapılamamasından kaynaklı olarak ne yazık ki Tomb Raider serisi rafa kaldırıldı. Son filmden geçen yıllardan sonra yapımcılar yenilenen Tomb Raider oyununu, yenilenmiş bir filmle yeniden hayata geçirmeye karar verdiler. Bunun üzerine de cast çalışmaları ve ön hazırlıklar başladı.

Sonuç olarak Lara Croft rolünde karşımıza Oscar ödüllü İsveçli oyuncu Alicia Vikander çıktı. Fiziksel açıdan Lara Croft’un yuvarlak hatlarına göre oldukça çelimsiz görünen Vikander belli ki hiç kimsenin aklındaki Lara Croft değildi. Bu yüzden de filmin ilk fragmanı çıkana kadar herkes bu seçimi eleştirmekle yetindi. Ancak fragmanın ortaya çıkmasıyla beraber ümit tohumları yeniden yeşermeye başladı. Çünkü Vikander bir aksiyon yıldızı olarak kağıt (fragman) üstünde fena görünmüyordu.

Nitekim filmi izlediğimizde bir aksiyon oyuncusu olarak Alicia Vikander’in rolünün hakkını verdiğini söyleyebiliriz. İnatçı kaşif rolünde sempatik bir karakter tasarlarken Vikander’in sevimli hali beyaz perde de her insanın aklını çelebilecek cinsten görünüyordu. Tabii tek bir sorunu görmezden gelemezdik. Karşımıza çıkan bu karakterin Lara Croft olmadığı gerçeği tabii ki!

Japon Adası Başrolde

Vikander kendince bir aksiyon starı yaratsa da, sevilen bir oyunun hayranlarına buna inandırması pek kolay olmayacak gibi görünüyor. Filmin en kötü noktalarından biri de Lara Croft dışındaki hiçbir karakterin derinlikli yazılmaması olarak belirtilebilir. Düşünün Lara Croft karakteri bile bu konuda pek başarılı bir çalışma değilken, diğer yan karakterlerden medet ummak akılsızlık olabilir. Örneğin filmin  kötü adamı Walton Goggins salt kötü adam rolüyle derinliksiz bir kıvamda filmde her hareketiyle ben kötüyümü belli ederken, Daniel Wu’nun canlandırdığı Lu Ren karakteri de bu hikaye içinde yeterince yer almayacağının farkında bile değil.

90’lı yılların aksiyon filmlerini andıran yeni Tomb Raider filmi, o dönemin inandırıcılık düzeyi düşük projelerini taklit ediyor. Hikaye fantastik durumları gerçeklerin üzerine oturtmaya çalışsa da, hikayenin bütünü içinde inandırıcılık sorunları yaşıyor. Dominic West’in canlandırdığı baba karakterinin ağzından çıkan her kelime izleyicinin gülmesine neden oluyor. Metin ağızlara o kadar oturmuyor ki, klişe ve bayağılığın kokuşmuş kokusu benliklerimize işleyerek filmin gelişi güzel hazırlandığını gözümüze sokuyor.

Bu Olmadı, Başka Sefere Artık

Filmin bir mağaradan geçen bölümü o kadar karanlık çekilmiş ki, filmden kopmanıza yol açan etkenler ortaya saçılıyor. Olacak olayların tamamını önceden tahmin edebildiğiniz gibi, akılda kalıcı sahne azlığı filmin başarılı bir aksiyon filmi olmasını dahi baltalıyor. Madem atlamalı zıplamalı bir aksiyon mizanseni yaratılacak, bunun için yaratıcı bir çalışma iş görebilirdi. Ne de olsa artık Görevimiz Tehlike serilerinde bu tip aksiyon sahnelerinin sürüsü yapıldı. Filmdeki akıllarda kalan tek sahne bisiklet yarışı oluyor. Bu sahnenin de filme bir katkısının olmadığının altını çizmem gerekiyor.

Son tahlilde Lara Croft’a benzemeyen iyi bir aksiyon figürü yaratılsa da bu karakterin etrafına kurulan senaryo ve diyaloglar içler acısı olduğundan filmin eski tip boş aksiyon filmlerinden olduğunu açıkça söyleyebiliyoruz. Bu film bir anlamda Lara Croft’un Lara Croft olmadan önceki dönüşüm hikayesine odaklandığından odak noktamızın yörüngeden çıkmasına sebebiyet veriyor. Filmde Lara Croft’u tek görebildiğimiz yer filmin son karesi oluyor. Gelecek devam filmleri gelene kadar belli ki bilgisayar oyunlarını tekrar tekrar oynamaktan başka çare yok gibi gözüküyor.