05.05.2017

Unforgettable: Ya Benimsin ya Toprağın!

Heigl Sinemaya Geri Dönüyor

Saplantı adıyla ülkemizde vizyona giren gerilim filmi Unforgettable, uzun zamandır sinemada görmeyi özlediğimiz Katherine Heigl’in dönüş filmi olarak yorumlayabiliriz. Oyuncu genelde iyi karakterleri canlandırırken tür bazında komedileri ve romantik filmleri tercih ediyordu. Ancak bu filmle beraber kötü kadın rolünün altından kalkmaya çalışıyor. Yurt dışından ilk gelen izlenimlerin pek iyi olmadığını düşünürsek filmin neden verimli olamadığına bir göz atalım.

Öncelikle filmin konusuna bir göz atalım. Julia Banks (Rosario Dawson) geçmişi travmalarla dolu bir editördür. Sevgilisinin yanına taşınır. Ancak sevgilisinin eski karısı Tessa (Katherine Heigl) Julia’a rahat vermez ve her konuda önüne çıkar. Tessa’nın sapkınlıkları ileri boyuta ulaşmaya başlayınca bu durum Julia için hayatta kalma mücadelesine dönüşecektir.

Takıntılı Kadınların Tekinsizliği…

Sinemadaki takıntılı karakterler her daim ilgiyle izlenmişlerdir. Takıntılı polisler, savaş gazileri, metresler, eski kocalar derken Unforgettable filminde de eski eş bu kategoride filmin gerilim nesnesi olmaya çalışıyor. Tabii senaristler tek bir tehlike unsurunu yetersiz bulduklarından dolayı Julia karakterinin geçmişinden bir karakteri sanrılar olarak filmin hikayesine yer yer serpiştirmiş. Böylece filme çift taraflı korku öznesi yerleştiriliyor.

Katherine Heigl rolünde bir yere kadar iyi performans gösterse de film ilerledikçe abartılı bir oyunculuğa doğru yelken açıyor. Baskıcı annenin yönlendirdiği bilinçaltı ve rekabetçilik duygusu, çeşitli telkin sahneleri ve iç hesaplaşma sahneleriyle arka plan olarak yapılandırılıyor.

Ancak film bunu öylesine çiğ bir üslupla yapıyor ki, filmi izlerken doksanlı yılların erotik gerilim filmlerini hatırlıyorsunuz. Bir anlamda Öldüren Cazibe / Fatal Attraction filminin eş bakış açısıyla işlenmiş hali diyebileceğimiz film, türün kalıplarını yerine başarılı bir şekilde getiremiyor. Filmin belki de en önemli özelliği olması gereken gerilim faktörü filmin içinde misyonunu yitirerek ne yazık ki komik duruma düşmekten kurtulamıyor.

Nitekim film de finalini doksanların korku filmlerinde görülen bir döngü finaliyle sonlandırarak yönetmenin aklının hala o yıllarda kaldığını perçinliyor. Rosario Dawson’ın olduğunda gereksiz kullanılan sevişme sahneleri filme bir katkı sağlamıyor. Flashbackler ve hayaller filmin çizgisini değiştirmiyor.

Doksanların Erotik Gerilimleriyle Akrabalık Bağları…

Filmin özellikle psikolojik ve hukuki açıdan senaryo anlamında ciddi gedikleri var. Annesi ölen bir kızın mutlu olması gibi çocuk psikolojisine yakın durmayan yapay sahneleri ile cinayet şüphelisi bir insanın başka bir cinayette payı olmasıyla beraber suçların aniden düşmesi durumu gerçekten de hukuki açıdan filmin yardım almadığına işaret ediyor.

Sonuç olarak haftanın en zayıf filmlerinden biri diyebileceğimiz Unforgettable, doksanlı yıllara özlem duranlar için bir yere kadar tahammül edilebilir iş olarak yorumlanabilir. Yönetmen Denise Di Novi’nin kötü yönetmenliği ve adeta Hollywood’lu ev hanımlarının ortak birleşerek yazdığı izlenimi veren filmin senaryosu filmin en zayıf noktaları denilebilir. Senaryodaki her detayın klişe olması da bunun ispatı olarak nitelendirilecektir. Başka filmleri izlemeniz yararınıza olacaktır.