27.07.2017
Valerian and the City of a Thousand Planets: İki Görev Arası Uzay Operası Molası
Besson’dan CGI Kaplamalı Blockbuster
Doksanlı yılların parlak yönetmenlerinden Luc Besson, geçen zamanın ardından kan kaybetmeye devam ediyor. Son yıllarda çok da dikkate alınmayan projelerde yer alan yönetmen bu sefer dev bütçeli bir blockbuster film ile anaakım seyirciyi selamlıyor. Filmin çoğunluğunun CGI destekli olmasından kaynaklı olarak yapımcılarda yeni bir Avatar beklentisi olduğu gerçeği görmezden gelinemez. Ancak ABD’deki ilk haftasında bırakın Avatar’ın gişesini, kendi gişesinin yüzde onunu dahi çıkaramayan ilk hafta gişesiyle, bu yılın en büyük zarar eden filmlerinden biri olacağa benziyor.
Biliyorum bu kadar karamsar bir tablo ile yazıya başladım ama buna rağmen filmden umudu kesmemenizi rica edebilirim. Sonuçta karşımızda bir Luc Besson filmi var. Ne kadar kötü olabilir ki?
Filmin konusunu kısaca özetlersek karşımıza böyle bir hikâye çıkıyor: Valerian (Dane DeHaan) ve Laureline (Cara Delevingne) beraber çalışan iki uzay ajanıdır. Beraber çalışmalarından kaynaklı olarak aralarında bir gönül ilişkisi de doğmuştur. Zorlu görevlerde, birbirinden farklı ırkların kol gezdiği ütopik coğrafyada yeni bir görevin üzerinde çalışırlarken tuhaf ayrıntılarla dolu bir olayın içinde olduklarını fark ederler. Yok edilen bir ırkın kalıntıları, bu iki ajanın kendilerini büyük bir suç olayının ipuçlarını araştırırken bulmalarını sağlar. Sonuç olarak yönetimi ve farklı ırkları ilgilendiren gizemli bir olayda kahramanlarımız sürüklenip dururlar.
CGI’ın Ele Geçirdiği Karakterler
Luc Besson eline 177 milyon dolar bütçeli bir filmin verilmesiyle birlikte sonunda özlediğimiz hayal gücünü harekete geçirmeye başlamış. Filmin ilk artısı olarak bunu söyleyebiliriz. Ancak bu durumu öylesine abartmış ki seyircinin aklını darmadağın yapacak kadar canlı türünü filme dahil etmiş. Uzaylı çeşitliliği yüzünden bir süre sonra türlerin varlığını karıştırmanıza neden olmuş. Türler modellenirken son derece yaratıcı olunduğunun altını çizmek lazım.
Aynı yaratıcılığın kurulan kimi mizansenlerde de sürdürülmesi, sevindirici diğer bir artı olarak filmde yer alıyorlar. Tabii bu durumun asıl payesinin filmin uyarlandığı çizgi romandan kaynaklandığını da hatırlamak gerekiyor. Pierre Christin ve Jean-Claude Mezieres’in dünyasında dolaşmak Besson’a iyi gelmiş gibi gözüküyor. Yönetmenin önceki filmlerinden The Fifth Element’e benzerliğiyle dikkat çeken bu dünya, bir anlamda yönetmenin bildiği sularda gezmesine sebebiyet vermiş.
Herhalde The Fifth Element günümüzde çekilse Valerian gibi çoğunluğu CGI’dan oluşan bir dünya kurulurdu. Bu açıdan The Fifth Element’in ucuz kurtulduğunu söyleyebiliriz.
Zayıf Senaryonun Görkemli Ama Kandıran Yansıması
Film iyi bir tempoyla başlasa da daha sonradan izleyicisini salak yerine koyarak tahmin edilebilir senaryosunu açıklama derdine düşünce, bir anda film fazla uzuyor ve izleyicinin konsantrasyonu dağılıyor. Belki de bu renkli dünyaya sahip film, doksan dakikalık eğlenceli fantastik filmlerden biri olmalıydı. Böyle bir uzay operasında dikkat çekici bir kötü adamın olmayışı da filmin zayıf senaryosundaki en büyük problemlerden biri olarak yorumlanabilir. Clive Owen filmde adeta günümüzün kötü kararlar alan askerlerden farksız karakteriyle, Valerian’ın dünyasına göre ayrıksı durarak filmin içine giremiyor.
Dane DeHaan ve Cara Delevingne’in uyumlu bir çift olduğu söylenebilir. Ancak karakterlerin kendi aralarındaki romantik komedilerden çıkma diyaloglar ve karşılıklı geyik olarak nitelendirilebilecek boş muhabbetler filmin içeriğinden bağımsız olarak filmin süresini sarkıtan gereksiz unsurlar olarak nitelendirilebilir.
Luc Besson bu kadar yüksek bütçeyle içi daha dolu bir film çekebilecekken sığ bir anlatının pençelerinde can çekişiyor. Tamam, eğlenceli unsurları bir yere kadar izleyiciyi meşgul ediyor ama sonrasında beklenilen zeka varlığını belli edemiyor. Karşımıza bir anlamda çocuklara yönelik gibi duran inanılmaz bir CGI dünyası çıkıyor. Belki ailelerin beraber deneyimlemesi filmin hayrına olabilir. Ancak yılın tatmin etmeyen filmlerinden biri daha olduğu gerçeğine kendinizi alıştırın.
Sonuç olarak Valerian, Luc Besson’ın son yıllarda en uçuk hayal gücüne sahip filmi diyebiliriz. Senaryosu tahmin edilebilir yapısıyla pek tat vermiyor. Yine de maceradan maceraya atlayan karakterleriyle eğlenceli bir serüven vadediyor. Filmin kötü adam eksikliği, filmin güçsüz yanlarından biri. Film pek ciddiye alınmadığı takdirde keyifli bir popcorn filmine dönüşebilir. Bu yüzden bu sıcak günlerde denenebilir.