11.01.2018

Vizyon Menüsü – 12 Ocak

Deliha 2

Zeliha İvedik 2…

İlk filmiyle hatırı sayılır bir gişe başarısı elde eden Deliha filmi, bu sefer Gupse Özay’ın yönetmenliğinde seriye devam ediyor. İlk film gibi kötü bir komedi olmaya başaran yapım, bir anlamda Recep İvedik filmlerinin dişi versiyonu gibi adlandırılabilir. Filmin temel sorununun komik olmaması olarak yorumlanabilir. Ne yazık ki güldürmekten çok, izlerken utandırmak üzerine kurulmuş hikâye kurgusu filmi izlerken yarı yolda kalmanıza neden olabilir.

Insidious: The Last Key / Ruhlar Bölgesi: Son Anahtar

Genel Uyarı: Son Anahtar, Son Film Değil…

James Wan’ın yönetmenliğinde korkuseverlerin gözdesi haline gelen Insidious serisi kötü bir üçüncü filmden sonra dördüncü filmle devam ediyor. Üçüncü filmden bir parmak iyi olduğu söylenebilecek yapımda bu sefer filmdeki medyum kadın karakterinin geçmişine göz atıyoruz. Kırmızı kapının ardından gelen kötülüklerle savaş bu filmin de odak noktası konumunda bulunuyor. Önceki filmleri izlemeden bu filme direkt giderseniz maalesef filmdeki ayrıntıları anlamayabilirsiniz. Bu yüzden de tüm filmleri izlemek şart gözüküyor. Korku filmi severler dışındaki izleyici için video kuşağı filmlerini anımsatacaktır.

The Commuter / Yolcu

Ardına Bakma Yolcu…

Haftanın aksiyon ihtiyacını karşılamaya çalışan Liam Neeson, Non stop filmdeki uçak gibi dar bir alan aksiyonundan sonra bu sefer de aynı filmin tren versiyonunu çekmeye karar vermiş. Sırlarla dolu bir kadın ve ölümcül bir oyundan kurtulmaya çalışan bir adam… Merak unsurlarının üst seviyede tutulduğu yapım, vasat bir aksiyon filmi olmanın ötesine geçemiyor. Ancak eğlenceli mi diye soruyorsanız, hakkını verecektir.

La Cordillera / Zirve

Zirveye Giden Dikenli Yollar…

Politika ve gerilimi iyi harmanlayan Zirve / The Summit, Ricardo Darin başta olmak üzere adeta Güney Amerika yıldızlar kadrosu gibi bir casta sahip bulunuyor. Hatta bu ekibe bir de Christian Slater eklendiğinde bu filmin klasik bir gişe filmi olmasıyla tam bir gişe canavarı olması olasıdır diye düşünmeden edemiyorsunuz. Üst düzey oyuncuların başlı başına gövde gösterisi yaptığı filmde, iyi oyunculukların vasat bir senaryonun içinde boğulduğunu görüyoruz. Ana konuyu unutturmak amaçlı yapılan yan hikâyenin ucuz bir oyuna dönüşmesi sonucunda film ivme kaybediyor. Buna rağmen başarılı bir şekilde kurulan atmosfer ve politik pazarlıklar filmin albenisi olarak akıllarda kalıyor. Günümüzde o kadar başarılı politik diziler yapılıyor ki, belki sinemada daha iyisini yapmak için senaristlerin biraz kendini zorlaması gerekiyor. Buna rağmen gözden kaçan fena bir film olmadığını notlara eklemek gerekiyor.

The Mountain Between Us / Aramızdaki Sözler

Dondurucu Dağlarda Üşümeyen Bir Kate Var Şimdi…

Önemli ortadoğulu yönetmenlerden Hany Abu Assad’ın Hollywood’a açıldığı bu filmde iki farklı insanın düşen uçaklarından sonra hayatta kalma çabalarına odaklanıyor. Idris Elba ve Kate Winslet’ın başrollerini paylaştığı film, ne yazık ki oyuncuların kimyasının hiç tutmaması nedeniyle başarısız oluyor. Tam anlamıyla ne bir aşk filmi, ne de bir hayatta kalma filmi diyemeyeceğimiz film, mantıksızlar içeren senaryosuyla bu haftanın en zayıf halkalarından biri olarak vizyonda yerini alıyor. Finali ise tam bir Çağan Irmak senaryosundan çıkmış gibi.

Daha

Kaybolan Masumiyetin Günlüğü…

İnsan kaçakçılığı üzerine çarpıcı bir film olan Daha adeta tokat gibi seyircinin yüzüne çarpıyor. Bir baba oğul ilşkisi üzerinden mültecilerin ne eziyetler altında umut yolculuğuna çıktığı sergileniyor. Yönetmen Onur Saylak ilk yönetmenlik çalışmasının altından başarıyla kalkıyor. Filmdeki şiddet dozu yüksek sahneler, Türk sinemasında az gördüğümüz bir yapının kapılarını açıyor. Cesur hamlelerle film yılın en iyi Türk filmlerinden biri haline geliyor. Çarpıcı ve etkileyici olmayı başarırken, filmin başrolündeki iki oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan ve Hayat Van Eck adeta karşılıklı döktürüyorlar. Türk sineması son derece gelecek vaat eden bir oyuncunun habercisini müjdeliyor. Yılın kaçırılmaması gereken yerli yapımı olarak son noktayı koyabiliriz. Bir diğer şefin tavsiyesi diyebiliriz.

ŞEF’İN TAVSİYESİ

The Post

Cesaret Kaleminin Arkasında…

The Post kadın haklarına değinen üslubu ve gazeteciliğin olması gereken şeklini yansıtması itibariyle son derece değerli bir film… Tüm oyuncularının kusursuz performansları, iyi çekilmiş sahneler ve iyi bir senaryo… Bir seyirci sinemadan daha başka ne isteyebilir ki? Spielberg demode bir konuyu günümüzde anlatarak zamanın değişmesine rağmen hala yaşanan olayların aynı olduğunu vurguluyor. Ülkemizdeki tüm gazetecilerin bu filmi izleyerek dersler alması gerektiğini söyleyebilirim. Haftanın yabancı filmi olarak değerlendirilebilir.