21.05.2016

X-Men: Apocalypse

x-menX-Men filmleri, her ne kadar 2006’daki The Last Stand faciasına rağmen yıllar yılı Marvel evreninin sinemada en önemli temsilcisi oldu. 20th Century Fox,  ilk üçlemede X-Men ve X2‘deki başarısını The Last Stand‘le yerle bir ederek farklı bir yapıya gitmek zorunda kalmıştı. 2011’de  evrenin temelini oluşturan ilk sınıfın ortaya çıkışını konu alarak sinemaya görkemli bir dönüş yapan X-Men, First Class ve Days of Future Past ile temelini sağlam bir yapıya kuran, tutarlı iki filmle Marvel çıkışlı işlerin ilk sırasına yerleşti. Marvel’ın son yıllardaki Avengers atağı, Captain America: Civil War filmine gelen olumlu eleştiriler ve Deadpool, X-Men: Apocalypse için beklentiyi arttırsa da Apocalypse, aynı oranda büyük bir çöküş olmasa da, ilk üçlemede olduğu gibi üçlemenin son ve en zayıf filmi.

Film mutantların Adem’i Apocalypse’in öyküsüyle başlıyor. MÖ var olan tarihteki ilk mutant denilen Apocalypse’in, (En Sabah Nur, The First One) eski Mısır’da nasıl ortadan kaybolduğunu yansıtan açılış sahnesi, görsellik ve sahne özelinde değerlendirildiğinde başarılı olsa da filme adını veren bir mutantın yalnızca yok oluş öyküsüne değinerek karakter derinliği oluşturamıyor. Bu durum, diğer mutantlar içinse tam tersine dönüyor. Jean GreyScott Summers / Cyclops, Kurt Wagner / Nightcrawler, Ororo Munroe / Storm gibi karakterleri sıfırlanan evrene ilk kez dahil eden film, kısa sürede her bir karakterin ortaya çıkışını ve bulundukları konumdaki motivasyonlarını açıklıyor. Psylocke hariç. Apocalypse’in dört atlısından biri olmayı seçen Psylocke’ın bu kararındaki sebep bize sunulmadığı gibi kararın öncesinde ve filmin finalinde karaktere dair bir ipucu göremiyoruz. Filmde Psylocke gibi kritik bir rolün doğru dürüst repliği dahi yok.

Yeni üçlemenin temel parçaları Charles Xavier / Magneto / Mystique arasındaki ilişki ise ilk iki filmdeki diyalogların yavan bir tekrarından öteye geçmiyor. First Class’taki ortaya çıkış öyküsünde karakteri insanlardan gördüğü ihanet sonrası değişimi ve insanlara duyduğu nefret üzerine kurulan Magneto, Apocalypse’te de benzer bir süreçten geçiyor. Apocalypse’in dünyayı baştan yaratma planına yalnızca bu sebeple katılan Erik Lehnsherr, Charles Xavier ve Mystique’le kurduğu duygusal bağın etkisiyle bir kez daha benzer çelişkide kalıyor. Mutantlar tarafından idol olarak görülen Mystique’in film boyunca bu misyonun altında ezilmesi de bir diğer göze batan noksanlık.

190_xb_1620_v1121_left.1049 – Cyclops (Tye Sheridan) and Jean (Sophie Turner) are in the midst of an epic battle to save the planet. Photo Credit: Courtesy Twentieth Century Fox.X-Men: Apocalypse’in en olumlu tarafı serinin diğer filmlerinde olduğu gibi cast başarısı. Kadronun ana karakterlerindeki uyum yeni katılanlarda da mevcut.  Game of Thrones‘tan tanıdığımız Sophie Turner‘ın evren için kritik bir konumda bulunan Jean Grey’e uyumu şaşırtıcı derecede iyi. Nightcrawler ve Cyclops’ta da benzer durum söz konusu. Days of Future Past filmindeki ağır çekim sahnesiyle çok konuşulan Quicksilver, Apocalypse’te de benzer bir misyona sahip. Deadpoolvari mizahta bir karakter olan Quicksilver, Magneto’yla olan ilişkisinin de etkisiyle az gözükmesine rağmen filme damga vurmayı başarıyor. Grey; Nightcrawler, Cyclops ve Quicksilver ile birlikte yakın gelecekte serinin temelini oluşturacak gibi.

First Class ve Days of Future Past’le bağını tekrara düşen diyaloglar ve flashbacklerle sık sık dile getiren Apocalypse, ilk iki filmin gölgesinde kalsa da sıfırlanan evrenin yeniden doğuşunu yansıtmayı başarıyor. Ancak çok şey söylemeye çalışsa da yeni pek bir şey söylemiyor. Apocalypse karakteri ise film boyunca gözükmesine rağmen mutantlarda ve izleyicide büyük bir etki yaratmayı başaramıyor. Filmin finaline doğru gözüken Wolverine‘le 2017’deki Wolverine 3 filmine çakılan selam, Jean Grey’in Phoenix‘e evrim süreci filmden akılda kalan güzel ayrıntılar.