08.08.2017

Yönetmen Koltuğu: Alain Resnais

Son Nefesine Kadar Sinema

Agnes Varda ile ilk olarak tohumları atılan Fransız Yeni Dalgası, daha sonra çatallaşarak iki farklı cepheden ilerlemeye devam etmiştir. İşte Alain Resnais,  Jean-Luc Godard ve François Truffaut gibi isimlerle değil de Agnes Varda, Chris Marker gibi isimlerle‘Sol Kıyı’ (Rive gauche – Left Bank) akımının önde gelen isimleri arasındaydı. Sol Kıyı, Yeni Dalga akımının içerisinde doğan fakat eserlerinde edebiyat ile sıkı sıkıya bir ilişki geliştirdikleri ve yine daha avangard, politik bir yerde durdukları için başka bir yolda ilerlemiştir. Bu akımın en önemli temsilcilerinden olan Resnais ise son nefesine kadar sinemadan, edebiyattan bir an bile uzaklaşmamış, son günlerinde bile yeni filmi üzerine kafa patlatmış bir sevdalıydı.

On iki yaşında kendisine alınan kamera ile ilk kısa filmini on üç yaşında tamamlayan, oyuncu olma hayali ile gittiği Paris’te kendini kamera arkasında bulan Resnais, her biri birbirinden değerli eserlerden oluşan bir hazine bırakmıştır arkasında. Genç yaşta başladığı kariyerinde doksan iki yaşına kadar yaşayan ve hiçbir anında sinemadan ayrı durmayan birinden de başka ne beklenirdi ki, öyle değil mi? Uzun metraj, kısa metraj ve belgesellerle dolu hazinesinde, üst ses ve zaman-mekân algısının belirsizliği başrolü oynamış, adeta yönetmenin filmlerine bıraktığı bir imza gibi olmuştur.

Gerçeklik Algısıyla Oynayan Bir Sinema

Resnais, özellikle seyirciye yaşatılan gerçeklik algısını kırmak istemiş, seyircinin o gerçekliğin içerisine girdirilerek istenildiği gibi yönlendirilmesine karşı çıkmıştır. Bu nedenle de Resnais filmlerinin hiçbirinde seyircinin kapılıp, gideceği bir hikâye yoktur asla. Zaman- mekân ortaklığını, devam eden kurguyu, zaman-mekân ile uyumlu ilerleyen ses miksajını adeta tersine çevirmiş, bu genel geçer sinema anlayışının alışkanlıklarını tanımamıştır hiçbir zaman. Anlattığı hikâye ile taban tabana zıt duyguda olan müzikler, devamlılığı olmayan renk, kısmen otoriter bir çizgiden konuşan üst ses ve tüm filmlerinin ana teması olan hafıza… Filmlerinin tartışmasız alışkanlıkları olan tüm bunların yanında Resnais denilince ilk akla gelebilecek şeylerden biri de unutmak ve hatırlamak eylemleridir.

Filmlerinde geçmişi unutan, unutturulan ya da bir şekilde hatırlayan ya da hatırlamayan karakterler çıkar karşımıza. İnsanlık tarihinin yaşanılan felaketleri, katliamları, acıları unutarak, unutturularak var olduğu bir dünyada Resnais filmlerinin, söyledikleri elbette çok önemli. Resnais’in seyirciyi zorlayan filmler yaptığı ne kadar karşı çıkılamaz bir gerçekse mutlaka izlenmesi gereken filmler olduğu da o kadar kaçınılmaz. Bu nedenle hala tanışmayanlar için Resnais’in hazinesinden sadece bir kısmı hakkında konuşalım isterim.