27.04.2017

Yönetmen Koltuğu: Ulrich Seidl

Belgesel kültürüne yeni bir soluk getiren adam

Avusturyalı Ulrich Seidl, Avrupa sinemasının ilk akla gelen isimlerinden biri hiç kuşkusuz. Özellikle Cennet Üçlemesi serisiyle dikkatleri üzerine çeken yönetmenin birkaç yıl arayla birbirinden nitelikli işler üretmesine şaşırmıyoruz artık. 1980 yılında başladığı yönetmenlik kariyerinde kurmaca filmlerden daha çok belgesellere imza atan Seidl’in belgesellerinin dikkat çekme ve ilgi görme oranının kurmacalarından kalır yanı yok neredeyse. Bunun en büyük sebeplerinden biri de kuşkusuz onun belgesel kültürüne kendisi tarafından getirilen yorumu olsa gerek. Çünkü Seidl, klasik, alışılagelmiş belgesel tarzından oldukça farklı, aykırı bir yol benimsemektedir genelde. Adeta kurmaca bir film çekiyormuşçasına her şeyi iğneden ipliğine kadar tasarlayıp, kurmak Seidl’in biz seyircilere kurduğu bir oyun aslında. Seyircinin genel geçer film izleme algılarıyla oynayarak, en büyük kozunu sahneye koymaktadır böylelikle.

Ülkesinin insanlarını tüm çıplaklığıyla perdeye yansıtır

Böylesine akıl oyunlarının çok daha fazlasına gebe olan Seidl sinemasını adım adım incelemek gerekirse ilk öncelikle senaryodan yola başlamak gerek. Zira filmografisinin neredeyse büyük bir kısmında senaryo ayağını karısıyla birlikte ortaya koyan yönetmenimiz, sivri dilinden, odağına aldığı meselelerden tut da her konuda takdiri hak etmektedir.  Ülkesinin insanları üzerinden tüm Avrupa insanını odağına alan Seidl, lafını söylemekten asla geri durmamıştır. Neredeyse her filminde Avusturyalıların birçok insanın söylemeyeceği, saklayacağı yanlarını büyük bir cesaretle perdeye yansıtmış, çoğu zaman onları yerden yere vurmuştur. Karakter yaratımı, oyuncu seçimi, gereksiz hareketlerden kaçınan kamerası, etkileyici kadraj kullanımı, müzik vs gibi yardımcılara ihtiyaç görmeyen tavrı ve daha niceleriyle Seidl sineması abartısız bağımlısı olunacak bir sinemadır. Dilerseniz böylesine meziyetleriyle andığımız Seidl’in son dönem yapımlarından beş tanesine yakından bakalım.