06.08.2019
Yüzleşme: Suskunluğun Yükünden Kurtuluş
Yazarın Film Puanı: 10/8
Dokuz yaşındaki Mert, beş yıl önce Kars’ta kaçırıldı. Cesedi bir gün sonra boş bir arazide bulundu. Tecavüze uğramış, boğularak öldürülmüştü. Katili ifadesinde “Nasıl yaptım bilmiyorum. Öldürdüm. Ben de askerdeyken tecavüze uğramıştım” dedi. 2016 yılında ise Manisa’da kaçırılan dört yaşındaki Irmak; cinsel istismar ve tecavüz sonrası öldürüldü. Katili, suçunu bir televizyon programında itiraf etti. Yine aynı yıl Kocaeli’nde üç yaşındaki Arda “Merdivenden düştü” denilerek hastaneye kaldırılmış, bağırsaklarında yırtık tespit edilmesiyle cinsel istismara uğradığı ortaya çıkmıştı. Arda’yı, annesi ve nikâhsız eşi öldürmüştü. Son olarak da gündemde uzun bir süre yer alan ve neredeyse tüm Türkiye’nin konuştuğu, Karaman’daki 10 erkek öğrenciye yapılan cinsel istismar olayı.
Tüm bunlar ülkemizde son yıllarda meydana gelen ve insanlığımzdan bir kez daha utanmamıza yol açan pedofili vakaları. Gazetelerin üçüncü sayfasından taşıp manşetlere çıkacak kadar iğrençleşen ve ülke gündeminde uzunca bir süre tartışılan bu olayların faillerinin de alacağı suçlar kamuoyunu bir hayli meşgul etti. İdam ve hadım etme başta olmak üzere birçok alternatif çözüm üzerinde tartışıldı. Yaşanan tüm bu olaylardan sonra ise tek temennimiz bu iğrenç olayların tekrardan yaşanmaması. Yaşanan olaylara bir nebze olsun ışık tutmak ve mağdurların hikayesine biraz daha yakından bakmamıza olanak sağlayan bir film geride bıraktığımız vizyon haftasında kendine yer bulmayı başardı. Fransa-Belçika ortak yapımı olan ve başarılı yönetmen François Ozon‘un Berlin’de yarışan filmi Yüzleşme (Grâce à Dieu – By the Grace of God) son derece hassas bir konuyu oldukça ustalıklı bir şekilde işleyerek bu senenin dokunaklı işlerinden birine imza atıyor. Bu girişi yaptıktan sonra lafı daha fazla uzatmadan film hakkında detaylara geçip değerlendirmesini yapabiliriz.
Dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 69. Berlin Film Festivali’nde yapan ve Jüri Büyük Ödülü kazanan film, ülkemizde ise ilk olarak bu sene gerçekleştirilen 38. İstanbul Film Festivali’nde seyirci ile buluşmuştu. Film, Katolik ruhbanlarının pedofili vakalarına istismara maruz kalmış kişiler açısından bakan bir dramı konu ediniyor. Gerçek bir olaydan yola çıkan film, günümüzde, üç yetişkin adamı izliyor: Alexandre, François ve Gilles. Çocukluklarında kendilerini taciz eden rahibin hâlâ çocuklarla çalıştığını ve kiliseden uyarı bile almadığını öğrenen bu üç yaralı ruh kendi anılarının da yüzeye çıkmasıyla “suskunluğun yükü”nden kurtulmaya karar veriyorlar. Gerçek bir vakadan esinlenen ve Ozon’un en iyi filmlerinden biri olarak övülen yapım, travma ve cesaret konularını titizlikle ve büyük bir hassasiyetle ele alıyor.
Çocuklar Yalnız Değildir
Ele aldığı konuyu, ustalıkla, soğukkanlılıkla ve ajitasyona yer vermeden anlatmayı başaran film, hakkını vermeyi başarıyor. Neredeyse tüm toplumlar açısından utanç kaynağı olan, suçlularının alacağı cezaların uzun bir süre yüksek sesle tartışıldığı ve mağdurların yaşadıkları gözler önüne alınınca böyle bir filmin yapılması da bir anlamda oldukça cesur ve iddialı bir hamle olarak görülebilir. Filmdekinin aksine her mağdurun sesini duyuramadığı ve belki de ölene kadar bir sır olarak sakladığı pedofili vakalarına ışık tutması ve farkındalık uyandırması yönünden filmin günümüzde ne denli gerekli olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kanunların Koruyamadığı Çocuklar
Hristiyan toplumu için belki de tartışmaya en çok kapalı olan ama buna rağmen son derece güven duyulan kilise kurumuna da son derece cesur bir haykırış niteliğinde sayılabilecek film, kişilerin zihnine kazınmış olan kilisedeki güven imgesini yerle yeksan ediyor. Çeşitli yıllarda belirli aralıklarla kilisedeki bir papazın öğrencisi olan ve onun tarafından çeşitli sapkın davranışlara maruz kalan üç adamın hikayesine odaklanan filmde tüm çıplaklığı ile ele alınıyor hikaye. Onca yıla rağmen değişmeyen ve gittikçe artan pedofili vakalarına, kilisenin kendi içindeki sapkınlıklara karşı olan kayıtsızlığına ve üç maymunu oynamasını oldukça doğal bir şekilde eleştirerek tepkisini ortaya koyuyor fakat bunu yaparken de hiçbir şekilde saldırmıyor.
Suskunluğa Son
Daha küçücük çocukken ve cinsellik hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorken tacize uğrayan, bunun travmalarını fiziksel ve psikolojik olarak bünyelerine hisseden üç adamın içinde bulundukları sessizlik sarmalının dışına doğru bir adım atmaları filmdeki tüm dengeleri de bozuyor ve dinamik bir hikayeye geçişi hızlandırıyor. Tek kişi ile başlayan bu başkaldırıda kilisenin kendi görevlisini koruması ile yolundan çıkan hak arama mücadelesi birer birer destek görmeye başlıyor ve hayatının o anına dek belki de en yakınlarıyla dahi bu konuyu konuşamayan kişilerin medya önünde adeta çatır çatır konuşup haklarını sonuna kadar aramasını gururlandıran bir biçimde işlemeyi başarıyor.
Artısıyla Eksisiyle
Uzun sayılabilecek süresini hikayeyi son derece başarılı bir şekilde yayarak anlatan film, üç ana karaktere rağmen bizleri onların hikayesi ve geçmişi ile oldukça ayrıntılı olarak tanıştırıyor. Yönetmen tarafından yaratılan dram unsurunun yanı sıra yer yer gerilimden de beslenen film, hikayenin anlatımında seyirciyi hiç sıkmıyor. Eleştirdiği konu hakkında taraflı davranmaktan çok objektif bir yol izleyen yönetmen, yer yer araştırmacı usta bir gazetecinin aylarca üzerinde uğraştığı özel bir haber tadı da veriyor. Tacize uğrayan üç küçük masum çocuğun yıllar içinde muzdarip olduğu sağlık sorunları da özellikle biri üzerinden oldukça çarpıcı ve üzücü bir şekilde yansıtılıyor. Film içinde seyirciyi tek sıkabilecek nokta film içinde karakterlerin birbirleriyle olan mailleşme trafiğiydi. Özellikle ilk yarısında bolca bu anlara tanıklık ettiğimiz filmde bir süre sonra anlatılan olaydan ziyade karakterlerin birbirleri ile haberleşmelerine takılabiliyor seyirci ve bu da küçük bir konsantrasyon kaybına yol açabiliyor. Böylesine utanç duyulan bir konu hakkında bir şeyler anlatmayı ve oldukça da başarılı olan film, umarım ki ele aldığı konu hakkında bir farkındalık oluşturabilsin. Kesinlikle bir şans verilip izlenmesi gereken film, vizyondayken kaçırmamanız dileğiyle.